Bir şey söylemeden çok şey söylemiş olma eğilimi
Sözüm ona hafif filozof vari, hafif tanrısal bir havaya bürünerek yapılır. Derdini, fikrini, düşüncesini veya duygusunu dile getirme zahmetine girmeden, kurduğu kısa metrajlı, hikmetli ve manidar olma durumunu aşmış bir veya bilemedin bir kaç cümleye kitaplar dolusu mana yükleme, veyahut da muhatabından böylesi derin manalar çıkarmasını bekleme girişimidir. Çoğu kere aptalca durur. Arkasına Hollywood filmlerinden çalma bakışlardan birisinin yapıştırılma ihtimali yüksektir.
Film karelerinde eÄŸlenceli, keyifli olur bu tip ifadeler. Tatar Ramazan “Bizi baÅŸkalarıyla mı karıştırıyorsun Abdurrahman ÇavuÅŸ !”, Vito Corleone “Ona reddemeyeceÄŸi bir teklif yapacağım…”, Polat Alemdar “Ä°ki kiÅŸinin bildiÄŸi sır deÄŸildir” veya Lost un gizemli kiÅŸisi John Locke “Bana asla neyi yapamayacağımı söyleme !” derse yakışık alır, uygun düşer hatta “vay be” deyip aklımızda tutmaya bile çalışırız bu tip cümleleri. Onlar kahramanlardır, aÅŸmışlardır olayı. Sözlerine farklı manalar yüklenebilir ve bir dolu felsefe çıkarılabilir bu sözlerden.
Ama günlük hayatta durum böyle deÄŸildir. DoÄŸru anlaşılmak için düzgün cümlelerle fikirler söylenmelidir. KiÅŸi kendini doÄŸru ifade etmek için çaba sarfetmelidir. Öyle “Åžimdi kuracağım cümleye dikkat” tipinde bakışlar, vay efendim “senin gittiÄŸin yoldan döndüm”, “biz hayat okulu okumuÅŸuz aslanım” ayarında ifadeler iletiÅŸimsizlikten baÅŸka bir ÅŸey getirmez.
Son Yorumlar