ArÅŸiv

0, 2011 için arşiv

Hür Adam

Cumartesi, 29 Oca 2011 1 yorum

Hür Adam

Merakla bekliyordum nasıl bir film oldu acaba diye. Geçen hafta izleyebildim. Ä°zlediÄŸim en kötü biyografi hatta biyografi daraltmasını da kaldır gitsin, en kötü filmlerden birisiydi. Bu kadar sığ, bu kadar yavan ve düz bir anlatım daha olamaz. Bir Ä°slâm aliminin, Ä°slâm alimliÄŸinden de öte yaÅŸadığı yüzyılın en büyük Ä°slâm alimlerinden biri olarak kabul edilen bir dava adamının hayatına nasıl olup da bu kadar sığ yaklaÅŸabilmiÅŸ arkadaÅŸlar bilemiyorum. Ayrı bir maharet söz konusu, farklı bir zeka türü. Hakkında hiçbirÅŸey bilmeyip de saÄŸdan soldan duydukları ile Said Nursi’yi bilenlerin bildikleri tekrarlanıp durmuÅŸ temcit pilavı tadında. Hemen hemen bütün diyaloglar tekrar eden sözlerden ibaret, hiçbir oyunculuk vasata bile yanaÅŸamamış. Zaten ne olduÄŸu belli olmayan darmadağınık senaryo, filme normal bir akış bile saÄŸlayamayınca, film içinde ileri-geri tarihlere doÄŸru gidip gelmelerle tamamen zıvanadan çıkmış. Bozuk plak gibi kendini tekrar etmiÅŸ durmuÅŸ. Komik senaryo, cidden komik. DaÄŸ, bayır, nehir, ova derken araya da fon müziÄŸi eÅŸliÄŸinde söylenen iki hikmetli söz serpiÅŸtirdik mi ordan alır yürürüz gibilerinden bir havası var.

Said Nursi karakterini dümdüz bir bakış açısı ve yüzeysellikten de öte bir ÅŸekilde ele alınca, onun hayatındaki yakınlarından herhangi bir karakter de saÄŸlamca iÅŸlenememiÅŸ oluyor haliyle. Bir biyografi filmi için bundan daha kötüsü olamaz. Kaldı ki bu kadar büyük kitleleri peÅŸinden sürükleyebilmiÅŸ ve hala da etkisini devam ettiren bir adamın hayatında daha derin, daha dik hatıraları, hikayeleri, söylemleri vardır deÄŸil mi. Onlardan sunmaya çalış biraz, o felsefeyi, o yaÅŸama ÅŸeklini irdele biraz. Cık, o da yok, teÄŸet bile geçememiÅŸ. Ä°zleyicinin gözüne gözüne sokup durmuÅŸ o basit iyilik meleÄŸi tasvirlerini. Bir gez gel arkadaÅŸ…

Bir de yeni bir moda daha türedi sinemamızda. Ãœlke gündemine konu olan bir fikir, bir dava filme konu edildiÄŸinde herkese nazar boncuÄŸu takmalar, kimseyi incitmemeye çalışmalar, konuya taraf her kesime ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebap türünden “aman sen de iyisin, onlar da iyi, biz de iyiyiz” demeler filan sıktı artık. Mahsun Kırmızıgül yapmıştı bunu “GüneÅŸi Gördüm” de. Sonra bir daha yaptı “Newyork’ta BeÅŸ Minare” ile. Aynı tavır bu filmde de mevcut. Baydı, bunalttı, kabak tadı verdi arkadaÅŸ, bir net olun yahu. Derdiniz neyse onu anlatın. Yoksa film çekmeyin zaten.

Filmin sonuna doÄŸru iyice daralmışken bir de kelalaka bir yerde yönetmenin kendini filme dahil ediÅŸini görünce salonu terketmek kaldı geriye…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail
Kategoriler:Sinema Etiketler:

String.substring() ilginçliği

Salı, 25 Oca 2011 Yorum yapılmamış

Benim de geçenlerde şuradaki bir blog yazısından öğrendiğim String sınıfının substring() metodu ile ilgili ilginç bir durumdan bahsedeyim. Yazacaklarımın çoğu çeviri değerinde.

String a = “abcdefgh”;
a = a.substring(0,3);

şeklinde bir kod ile başlangıçta oluşturduğumuz String tipinde a nesnesinin ilk 3 karakterini ayrıştırıp yine kendisine atamış oluyoruz. Oluşan nesne yeni bir String nesnesidir. Çünkü String değişmez(immutable) bir tiptir. Bir kez oluşturulduktan sonra değişmezler yani. Integer, Double gibi ilkel tipleri sarmalayan tipler de öyledirler.

String nesnesinde;

value; char[] tipinde bir deÄŸiÅŸken. String nesnesinde bulunan karakterleri tutuyor.
count;int tipinde bir değişken. String nesnesinde bulunan karakter sayısını tutuyor.
offset;int tipinde bir deÄŸiÅŸken. String nesnesinin ilk karakterinin indeksini tutuyor.

ÅŸeklinde 3 alan bulunuyor.

substring() iÅŸlemi ile char[] dizisi (value) yeni oluÅŸan String nesnesine doÄŸrudan kopyalanıyor. Fakat count ve offset alanlarına uygun karşılıkları atanıyor. Dolayısıyla a nesnesini System.out.print(a); ÅŸeklinde konsola yazdıracak olursak “abc” deÄŸerlerini görüyoruz. Garip olan ÅŸu ki Reflection ile a nesnesinin sahip olduÄŸu karakter dizisine ulaÅŸtığımızda gördüğümüz deÄŸer “abcdefgh”. (Reflection ile nasıl nesnenin gerçek “value” deÄŸerini gördüğümüzün çok önemi olmadığı için kod örneÄŸini yazmaya gerek yok hani). Buradan oluÅŸan yeni String nesnesinin count ve offset deÄŸerleri farklı olsa da karakter dizisinin birebir kopya olduÄŸunu anlıyoruz. Örnek koda ÅŸuradan bakılabilir.

Bu durum hafıza kullanımında gereksiz şişmelere yol açabiliyor. Özellikle de sık sık substring() metotu ile büyük String nesneleri ayrıştıran bir işlem varsa. Yeri gelmişken bir String nesnesinin hafızada ne kadar yer kapladığını da şu şekilde hesaplıyoruz.

Yukarıda bahsettiÄŸimiz int tipinde count ve offset deÄŸiÅŸkenlere ilave olarak bir de hashCode için int tipinde bir deÄŸiÅŸken tutuluyor. Bu 3 int tipindeki deÄŸiÅŸken 4’er baytdan 12 bayt, nesnenin “object header” denen kimlik bilgisi de 8 bayt yer kaplıyor. BoÅŸ karakter dizisi olan char[] deÄŸiÅŸkeni de 8 bayt karater dizisi, 4 bayt dizinin uzunluÄŸunu tutmak için bulunan deÄŸiÅŸken, ve 4 bayt da toplamda 16’nın 12’ye en yakın katı olan 16’ya tamamlamak için olmak üzere; 16 bayt yer kaplıyor. 12+8+16=36’yı da bir sonraki 8’in katı olan 40’a tamamlıyoruz. Bu da boÅŸ bir String nesnesinin 40 bayt yer kapladığını gösteriyor.

Kabaca şöyle bir formül çıkıyor;
– String nesnesinde bulunan karakter sayısını iki ile çarp,
– 38 ekle,
– Sonuç 8’in katı bir sayı deÄŸilse sonraki ilk 8’in katı olan sayıya yuvarla

20 karakter içeren bir String nesnesi;
20*2 = 40,
40+38=78,
78’i de 8’in sonraki ilk katına tamamlarsak ->80 bayt yer kaplıyor

Mevzuya dönecek olursak bu gibi hafıza şişmelerini engellemek için substring() metodundan dönen String nesnesini yine bir String nesnesinin yapılandırıcısına parametre olarak geçiyoruz.

String a = new String(a.substring(0,3));

Bu arada aynı durum String sınıfının trim() metodu için de geçerli. Farkında olmaya değer bir ilginçlik.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Türk Dil Kurumu’nun Ayıklama Operasyonu !

Pazar, 02 Oca 2011 1 yorum

Anayasa ve yasalardaki pozitif ayrımcılık ile ilgili düzenlemeler Türk Dil Kurumu (TDK) yayınlarına da yansıdı. Nesillerce kullanılan, “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin”, “Devletin malı deniz, yemeyen domuz”, “Eksik etek”, “Kaşık düşmanı” gibi küçük düşürücü, hakaret içeren ifadeler TDK sözlüklerinden titizlikle ayıklandı. TDK’dan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, “Yeni sözlüklerde, genç kuÅŸaklara aktırılmasında yarar olmayan, yasalar ve genel ahlakla çeliÅŸen sözler yer almayacak” derken, bu kapsamda TDK’nın 7 bilim adamından oluÅŸturduÄŸu komisyon Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde 20 bine yakın deyim ve atasözünü incelemeye tabii tutarak titiz bir ÅŸekilde ayıkladı.

Bir internet fenonemi olan abimiz gibi “Aralarında bir fark kaldı. O farkınan çok iyi oldu, çok da güzel oldu. Haa kurban olduÄŸum atasözleri geçmiÅŸten gelebilir, amma lakin ki…öyle deÄŸildir ! ” demek istiyorum.

Bu düzenleme sonrası insanlarımız artık bu atasözü ve deyimleri zihinlerinden de silerek bir daha hiç kullanmayacaklardır kesin. Öyle kafamızın estiği gibi, beğenmediğimiz, çağın getirdiklerine uyduramadığımız, geri kafalı, örümcek kafalı, komünist, devrimci bulduğumuz, veya fikrimizin köşeli yerlerine takılan ne kadar sözümüz, deyimimiz varsa onlar da tiz kaldırılsın sözlüklerden, ki böylece kültürümüz şenlensin, aklansın, pirüpak olsun.

Sözlük demek bilinmeyenleri izah eden demektir. Ä°lk kaynaktır, geçerli kaynaktır. Böyle bir durumda hani o kötü etkilenmesin dedikleri ileriki nesiller nereden bilecekler ki “Eksik etek” in veya “Bana dokunmayan yılan bin yaÅŸasın” ın ne demek olduÄŸunu. Bir ÅŸeyin tanımını yapmak bambaÅŸka ÅŸeydir, ki bu bir sözlüğün vasfıdır, görevidir, o ÅŸeyin iyi mi kötü olduÄŸuna karar vermek bambaÅŸka ÅŸey. Bu mantıkla ilerleyecek olursak bir dolu küfür ve argo kelimeyi de sözlüklerden kaldırırsak mesela, ileriki nesiller küfür bile etmeyeceklerdir. Ağızlarına biber sürmeye filan gerek kalmaz hem o zaman.

Vaktiyle bu topraklardaki çoÄŸu veya kimi insanların yaÅŸayışlarındaki bir varoluÅŸu ifade ediyor bu deyimler, bu sözler. O zamanlar böyle düşünenlerimiz var olduÄŸu için, vaktiyle bir anlatılmazı basit bir ÅŸekilde anlattıkları için atasözü oldular, dilimize yerleÅŸtiler. BeÄŸen beÄŸenme, sev sevme, katıl katılma. O bizim. O geçmiÅŸ bizim yahu. Ä°yisiyle kötüsüyle bizim o kültür. Öyle kırpılamaz, tıraÅŸlanamaz. Åžurasını beÄŸenmedim, burası olmamış denilerek eÄŸilip bükülemez tarih, geçmiÅŸ. “Ulen ÅŸu 93 Harbi fena bozu bizi, dağıldık resmen. Gençlerimizin zihnindeki anlı ÅŸanlı tarihe halel gelmesin, dur kaldıralım bunu tarih sayfalarından” diyemezsin. “14 yaşında Nazife hanıma da doyum olur mu ? diyen türkü varya, abi o türkü sapık resmen. Kaldırın repertualardan, çalmasın hiç kimse, neme lazım gençler kötü etkilenir filan” diyemezsin. Böyle birÅŸey olabilir mi ?

Tabi yakın tarihimizin yeni yeni aydınlandığı bu dönemlerde buna benzer nasıl sipariş üzerine tarihler yazıldığını da biliyoruz. Sipariş üzerine tarih yazılamacağı, türkü yakılamayacağı gibi yakışık almadığını düşündüğümüzden dolayı da de atasözlerinin, deyimlerin üzeri çizilemez, sipariş üzerine sözlük derlenemez. Sözlük varolanlar bütünüdür.

TDK’nun yapması gereken geçmiÅŸi ayıklamak deÄŸildir. Çağın getirdikleri adına birÅŸey yapılacaksa o da, teknolojinin ve internet dünyasının habire ithal ettiÄŸi ve Türkçe’nin içine yapışıp kalan tonlarca kelimenin kullanılabilir karşılıklarını düşünmek olabilir. E “bilgisayar” dan beri adam akıllı bir çeviri göremediÄŸimize, dilimize dolanmadığına göre de ; Åžefaatinizden vazgeçtik arkadaÅŸ, mezarımızdan taÅŸ çalmayın…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail