Anasayfa > Serzeniş Köşesi > Reklam Kalpazanlığı

Reklam Kalpazanlığı

PerÅŸembe, 26 Nis 2012 Yorum ekle Yorumlara git

Daha evvel Kitap Ä°simleri diyerekten karaladıklarımda da benzer bir “Ya sabır !” vardı. Mevzu çok da farklı deÄŸil, amaç yine satmak. Reklamlar…Satın almaya teÅŸvik etmekte sorun yok. Ä°nsanın gözünün içine sokacak kadar dikkat çekici ÅŸekle sokmakta da sorun yok. Allamakta pullamakta da. Hatta alenen tahrik bile edebilir. En nihayetinde bu tahrik, ruhsuz ve sığ da olsa “Kör mü gözün alma, gitme, yapma !” ÅŸeklinde bir cevapla karşılanabilir. Amma lakin ki öyle deÄŸil. Yalanın bini bir para arkadaÅŸ. Amaca giden her yolu mübah sayan makyavelist tavrın dibine vurmuÅŸ, otunu çıkarmış durumdalar. Ahlak, adap, dürüstlük hak getire. Yeni kuÅŸak fırlama reklamcıların gavur parası ile beÅŸ para etmeyen bu tavrı insanı üç reklamın ikisinde yerinden hoplatmaya yetiyor.

“Çerçeve yok içindesin” deyip üç boyutlu görüntülerle süslenen “Van Gogh Alive” reklamları tam bir kalpazanlık örneÄŸi. Sergi veya gösteri, neyse bu yapılan ÅŸeyin karşılığı tam olarak, aslında gayet hoÅŸtu, sevilesiydi. Etkileyiciydi hiç bir ÅŸey deÄŸilse. Yalnız reklamlar insanda öyle bir beklenti oluÅŸturuyor ki, hani hakikaten bir üç boyutluluk bekliyorsunuz. Resimdeki sandalyeye oturmuÅŸ adam görüntüsü metroda, metrobüste, internette, televizyonda zihne kazınmış bir kere. Sonra ölümü görüp vereme razı olmanın tam tersi bir etkiyle, bir burukluk, bir tatmin olmamışlık hissi kalıveriyor insanda. Oysa ki ne güzeldi hadise, aldatılmamış, yalan söylenmemiÅŸ olsaydık.

Bir baÅŸka örneÄŸi daha türedi bunun. Åžu metrobüslerde gösterilen “metrobüs” reklamı. Eleman müstakil evinden çıkıp, jipinin başında bekleyen şöförüne şık bir hareketle “kalsın ben almayayım” der ve soluÄŸu metrobüste alır. Bir Ä°stanbul beyefendisi edasıyla ÅŸoföre selam verilir, boÅŸ yerlerden birine oturulup göğüs kasları ÅŸiÅŸirilir. AkÅŸam güneÅŸi de güzele vuruyor ve az sonra BoÄŸaz Köprüsü’nden geçiliyordur. Ä°ÅŸte tam o anda, tam da akÅŸamın mahÅŸeri kalabalığında güç bela kendini metrobüse atmış insanlar olarak, öyle bir arkaya yaslanma, öyle bir konfor duygusu, öyle bir huÅŸu görürüz ki ekranda, o anda reklam filmine edilen küfürler her bir yere yol olur. Hangi ÅŸehir, hangi metrobüs o reklamını yaptığınız ? Hangi küstahlık bu kadar rahat olabilmenizi saÄŸlayan ? Hangi insanlık nasibini almadığınız ? Hangi ahır sekisi Ä°stanbul türküsü çağırdığınız ? Yusuf HayaloÄŸlu’nun “Hangi Ayrılık” ÅŸiirindeki isyanla “Hangi…hangi…” diyerek uzatasım var ama kalsın : ) AkÅŸam canlı izlediÄŸim maça dair her türlü hile hurdayla, ketenpereyle sallayıp duran futbol yorumcularına dediÄŸim gibi; Biz baÅŸka maçı mı izliyoruz arkadaÅŸ ?. Gözümüzün içine baka baka yalan, göz göre göre sahtekarlık, kör göze parmak tanıtım…

GSM operatörlerinin reklamlarındaki gözü şaşı edecek altyazılar, hemen her türlü markanın reklamında belki de yararlanabilen tek adam bırakmayacak kadar kısıt, şart şurt getiren kampanyalar ve sair derken uzayıp gider hadise.

Bu arada, bu gibi reklamlar konusunda dert yanabileceğimiz iki kurum şunlarmış;

Reklam Özdenetim Kurulu

Bilişim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail
  1. bilga
    Cuma, 27 Nis 2012 11:12 | #1

    insanda aptal yerine konulmuşluk hissi uyandırıyor bu tür reklamlar..hele de en yakın zamanda iyice sinirlerimi hoplatan bahsini de ettiğin metrobüs reklamı..metrobüse binmeden omuz yemiş, bindikten sonra ayakta durmak için yer bulamayan, tutunamayan insanların karşındaki ekranda uçaktan tek farkı hostesiymişcesine verilen reklam izleyeni enayi yerine koymaktan başka bir şey değil..benim gözümde o reklamı yapanı da yerin dibine gönderir, tanıtmaktan sevdirmekten ziyade..

  1. Henüz geri bağlantı yok