ArÅŸiv

0, 2012 için arşiv

“Yazmanın bütün sırrı, yeniden yazmaktır”

Perşembe, 24 May 2012 Yorum yapılmamış

“The whole secret of writing is rewriting” demiÅŸ Baba (The Godfather) serisinin uyarlandığı romanın yazarı olan Mario Puzo.

“Yazmanın bütün sırrı, yeniden yazmaktır”.

Bu cümle kerameti söyleyen zata ait olan yücelikten herhangi bir parlaklık kazanan bir cümle değil. Hedef aldığı yazmak eylemine yönelik dar bir çerçeveye de sıkıştırılabilir değil. Ufku ve de kapsama alanı geniş, ifade yeteneği üstün, kabiliyet-zeka-çalışma üçgenin tepesindeki her şeyi gören göz türünden bir cümle bu.

Sözlerim insanın sesinin güzel olması gibi doÄŸuÅŸtan gelip gelmediÄŸi tartışma götürmeyen yetenekler meclisinin dışındadır. Yine insanın ancak Einstein, Tesla veya Hawking derecesinde üstün bir zeka ile üstesinden gelebileceÄŸi iÅŸlere “biz de yapabiliriz, haydi canlar bir olalım” türünden bir kanca atmak niyetinde de deÄŸilim. Ve uzaylılara olan inancımızı pekiÅŸtiren adam Messi gibi, “Allah bu adama bir ÅŸeyler bahÅŸetmiÅŸ olmalı” inancında olanların çoÄŸunlukta olduÄŸu istisnai örnekleri kapsamıyor. Sadece sözün bende uyandırdığı etki sonrası, anlamını olabildiÄŸince genelleÅŸtirme denemesi. SöylemiÅŸ olayım.

Bu cümle baÅŸaramadığımız, beceremiyor olduÄŸumuza kanaat getirdiÄŸimiz her iÅŸ için bir ön yargı duvarı ördüğümüz düşüncesini doÄŸurdu zihnimde. Evirip çevirip, meseleyi yaratılıştan gelen bir yeteneÄŸimiz olmadığına, baÅŸarılamayan o iÅŸ için karakterimizin, kiÅŸilik yapımızın filan müsait olmadığına vardırıyoruz. Meseleyi yekten veya en nihayetinde, bir ÅŸekilde kadere, Allah’ın adaletine veya hükmüne havale ettik mi, kırmak istemediÄŸimiz ön yargılarımızın emniyetli sularında yüzebiliyoruz. Bize sorsan iyi yazamıyor olmamızın yegane sebebi sözel zekamızın geliÅŸmemiÅŸ olması, veya telli bir enstrüman çalamıyor oluÅŸumuz parmaklarımızın kütük gibi olmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Ä°ÅŸte Mario Puzo yazmak eylemi penceresinden bakarak, bunun sanıldığı gibi olmadığını sade, basit ve sırf sade, basit olduÄŸu için de son derece şık bir ÅŸekilde dillendirmiÅŸ kanımca. Ãœstelik yazmak iÅŸini çok iyi yaptığı ispatlanmış bir adamın kendi yaptığı iÅŸi bu kadar basite indirgeyip, kendi büyüsünden bir ÅŸeylerin eksilmesi pahasına söylemiÅŸ olması da söylenen söze ayrı bir anlam katıyor.

Futbolla az çok ilgili olan hiç kimseye Pierre Van Hooijdonk ismi yabancı gelmez sanırım. Ve hiç kimse de çok üstün yetenekli bir dünya yıldızı olduÄŸunu iddia etmez herhalde. Yalnız, vaktiyle bu adamın dünyanın en iyi frikik atan bir kaç adamından biri olduÄŸu fikri ortak olsa gerek. Messi, Maradona, Pele bu kadar iyi frikik kullanabildiler mi ? Cık. Peki Pierre Van Hooijdonk‘un sırrı neydi ? Allah tarafından bir hediye mi ? Bir mucize mi ? Bir doÄŸaüstü olay mı ? Hayır. Yeterince denemiÅŸ, yeterince tekrar etmiÅŸ olması. Hemen her antrenmandan sonra frikik çalıştığı gerçeÄŸi. Belki daha doÄŸru bir ifade ile frikik atmak iÅŸini, çok iyi yapar hale gelene kadar yeterince tecrübe etmiÅŸ olması. Kısacası bu iÅŸe gönül verip, azmedip, çalışmış olması. Her üstün yetenekli futbolcunun -ki bunlar arasına nice nice “10 numaralar” dahil edilebilir- iyi frikik attığı gibi bir genelleme de komik olacağına göre, bir düz bir ters yöntemiyle bakınca bu tez kendini doÄŸruluyor gibi.

Veya ben, cevval Öss gençliği zamanlarında 30 Geometri sorusunu 15 dakikada çözerken bir keramet mi gösteriyordum naçiz bedenimde ? Geometri bilgisi üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece olduğunu bilmekten çok da öteye geçmeyen sözelci, ve gördüğü her üçgenin tabanına bir dik indirmek alışkanlığı edinerek bir adım öteye geçtiğini sanan eşit ağırlıkçı arkadaşlarım nasıl bir gıpta ile bakarlar, ne methiyeler düzerlerdi oysa ki sayısal zekama. Vaktiyle gururum okşanmıyor, kendimi bir halt sanmıyor da değildim. Neydi peki ? Elbette ki hayatın dış kulvarlarında başladığımız yarışın Öss etabında aradaki farkı kapatıp bir boy öne geçme azminin getirmiş olduğu, vicdani yükümlülüğün gerektirdiği derecede çalışmaktan başka bir şey değildi bu. Yeterince tecrübe etmiş, yeterince denemiştim Öss Geometri müfredatını ve bu müfredattan türeyebilecek soruları, çözümlerini. Yoksa soruyu gördüğüm anda cevabın olsa olsa ne olabileceğini kalp gözüm ile görüyor değildim.

ÖzgeçmiÅŸinde “okuma iyi, yazma iyi, konuÅŸma iyi” yazan Türk gençleri olarak bir video konferansta sular seller gibi Ä°ngilizce konuÅŸan birilerini gördüğümüzde ifrit olmaz mıyız ? Gıbtadan hasete yaklaÅŸmaz mı hislerimiz ? Sebep ? Yok arkadaÅŸ biz beceremiyoruzdur konuÅŸmayı, dilimiz dönmüyordur, kıvrak deÄŸilizdir. Oysa ki sorsan okumakta ve anlamakta sorunumuz da yoktur. Olmuyordur iÅŸte. Ezber kalıp ifadelerin dışında yeterince Ä°ngilizce konuÅŸmamış olduÄŸumuz, konuÅŸmak konusunda odun düzlüğünde ve sertliÄŸinde olduÄŸumuz, ham olduÄŸumuz, piÅŸmediÄŸimiz ve de yanmadığımız açıkken…

Bazen bu durum “ulan ÅŸu adam ÅŸu iÅŸi nasıl yapıyor” diye hayretler içinde kalarak izlediÄŸimiz, veya “kafa kesin dumanlı” diyerek okuduÄŸumuz her hafızalara iÅŸlenmiÅŸ ÅŸiir, her köşesi tırnaklar içindeki paragraf için genelleÅŸtirilebilirmiÅŸ gibi geliyor. Hani elbette ki insanın bir iÅŸi becerilebilirliÄŸini etkileyen, mayasına, karakterine, çevreden edinmiÅŸ olduÄŸu alışkanlıklarına ve fiziksel özelliklerine dair bir takım faktörler var. Meyil kazandıran, yönlendiren, müsaitleÅŸtiren unsurlar. Bestekar bir anne babanın oÄŸlunun da müziÄŸe meyledip bu konuda mesafe katetmesi, ya da yazar, ÅŸair tayfasının genel itibariyle belli bir ekonomik veya sosyal-toplumsal geliÅŸmiÅŸlik seviyesindeki ailelerden çıkıyor olması, ya da uzun boylu olmanın basketbol konusunda bir avantaj saÄŸlaması, aktör adamın aktör oÄŸlu gibi…Ä°ÅŸte bu müsaitleÅŸtiren etkenlerin tali etkenler olduÄŸunu düşünüyorum.

VerdiÄŸim örnekler üzerinden bu tezi ne kadar genelleyebileceÄŸimiz, bu genellemenin istisnalarının neler olabileceÄŸi tartışılabilir. Ayrıca zekanın birincil ve tek faktör olmadığı yönünde köşeli sözler söylerken, çalışmaya da taşıması gerekenden öte metefizik bir anlam yüklemek istemem. Ya da söylediklerimde “çalışın, isteyin olur” türünden kiÅŸisel geliÅŸim pohpohlayıcısı nidaları barındırmak. Hatta “The Secret” da olduÄŸu üzere “sadece isteyin” saçmalıklarının kıyısından kenarından geçmek de. GerektiÄŸince çalışmanın, tecrübe edinmenin insana çoÄŸu kere bir kabiliyet kazandıracağını söylüyorum sadece. Ve bu yaklaşımın her baÅŸarıyı zekaya ve Allah vergisi bir yeteneÄŸe baÄŸlamak yaklaşımdan daha anlamlı, daha anlaşılabilir olduÄŸunu düşünüyorum.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Java Enum Reverse Lookup

Perşembe, 17 May 2012 Yorum yapılmamış

Java 1.5 sürümü ile birlikte gelen Enum sınıfı genel itibariyle sabit verileri tanımlamak için kullanılır. 1.5 öncesi static final olarak tanımlanan sabit verilere denk gelir bir nevi. ÇoÄŸu zaman da bu sabit verilerle iliÅŸkilendirilmiÅŸ bir kod eÅŸlemesi yapılır. Döviz-döviz kodu, elemen-element simgesi, durum-durum kodu gibi…Bu kod tanımı Enum sınıfın yapılandırıcısına parametre geçilerek yapılır.

public enum Gender {
	Male("M"),
	Female("F");

	private String code;

	private Gender(String code) {
		this.code = code;
	}

	public String getCode() {
		return code;
	}
}

Herhangi bir enum değerin code alanına

Gender.Male.getCode()

ÅŸeklinde eriÅŸebiliriz.

Bahsetmek istediÄŸim ise bunun tam tersi durumda yani code alanından enum deÄŸere eriÅŸmek istediÄŸimiz durumda ne yapılabileceÄŸi. Bu durumun tam karşılığı “enum reverse lookup”.

public enum Month {
	JAN(1),FEB(2),MAR(3),APRIL(4),MAY(5),JUN(6),JUL(7),AUG(8),SEP(9),OCT(10),NOV(11),DEC(12);
	private int code;

	private Month(int code) {
		this.code = code;
	}

	public int getCode() {
		return code;
	}

}

şeklinde bir enum sınıfı olduğunu varsayarsak code alanından Month enum değerine

public Month getMonthFromCode(int code){
  for (Month month : Month.values()){
	  if (month.getCode() == code)
		  return month;
  }
  return null;

ÅŸeklinde eriÅŸilebilir.

Fakat her seferinde bir for döngüsü ile enum deÄŸerleri içinde dönmek yerine static bir Map tanımlayıp, bütün enum deÄŸeri-kod eÅŸleÅŸmeleri bu Map‘e koyularak, istenen enum deÄŸere her seferinde tek hamlede de eriÅŸlebilir. Şöyle ki;

public enum Month {

JANARY(1),FEBRUARY(2),MARCH(3),APRIL(4),MAY(5),JUNE(6),JULY(7),AUGUST(8),SEPTEMBER(9),OCTOBER(10),NOVEMBER(11),DECEMBER(12);
	private int code;

	private static Map enumCodeMap;
	static {
		enumCodeMap = new HashMap();
		for(Month month : Month.values()){
			enumCodeMap.put(month.getCode(), month);
		}
	}

	public static Month getMonthFromCode(int code){
		return enumCodeMap.get(code);
	}

	private Month(int code) {
		this.code = code;
	}

	public int getCode() {
		return code;
	}

}

şeklindeki bir enum tanımı sonrası

Month month = Month.getMonthFromCode(6);
//JUNE

denilebilir. Bu şekilde static bir tanım ile JVM, Month enum sınıfını yüklediğinde hazır hale gelmiş olan enumCodeMap değişkeni üzerinden her seferinde teknik olarak da, kod satırı olarak da tek hamle ile istenen enum değere erişilmiş olur.

Düzenleme : Bu durumla tam olarak örtüşen bir örnek, periyodik cetveldeki elementlerin tutulduÄŸu bir enum sınıfı olabilir. Element adı enum deÄŸeri, element simgesi kod olacak ÅŸekilde oluÅŸturulmuÅŸ olan bir Element enum sınıfı düşünülebilir. Altın’ın simgesi olan “Au” ya eriÅŸmekten ziyade, simgesi “Au” olan elemente eriÅŸmek lazım olduÄŸu durumlarda bu yöntem kullanılabilir

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail
Kategoriler:Java Etiketler:, , ,

Chrome İçin “budaneki” : Cleeki

Çarşamba, 16 May 2012 2 yorum

Firefox kullanıcıları için bulunmaz nimet türünden bir eklenti olan budaneki‘den bahsetmiÅŸtim. Arada Firefox sürümleri ile uyumsuzluk sorunu yaÅŸasa da ÅŸu anda böyle bir sorun yok. Firefox’cular budaneki‘yi ÅŸuradan yükleyebilir.

Chrome için benzer bir eklenti var mıdır, hanidir nerededir derken Cleeki‘yi öğrendim. Bir nevi Chrome için budaneki. Tıpkı budaneki gibi seçilen kelimenin üzerinde beliren bir pencere aracılığı ile Google, Google Translate, Wikipedia, Youtube ve sair kaynaklardan bilgi alınabiliyor, nedir ne deÄŸildirine bakılabiliyor. Ayarlar kısmında halihazırda barındırdığı arama yapılabilecek sitelerden hariç, siz de site ekleyebiliyorsunuz. Yardımcı pencerede kaç site belirecek, hangi siteler belirecek, efendim iÅŸte kelime seçildikten ne kadar süre sonra bu pencere belirecek, boyutu ne olacak gibilerinden bir dolu ayar yapılabiliyor.

cleeki

Chrome kullanıcıları Cleeki‘yi ÅŸuradan yükleyebilirler.

Firefox her ne kadar Türkiye’de popülerliÄŸini Chrome’a kaptırmış olsa da, severiz kendisini. Yeri ayrıdır. Cleeki Firefox’a da eklenebiliyor. O da ÅŸurada

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Kadın Ruhu Karmaşıklığına Erkek Öküzlüğü Antitezi

Cuma, 11 May 2012 2 yorum

Mevzu Elif Åžafak‘ın kadın ruhunun karmaşıklığını ve anlaşılması zorluÄŸunu anlattığı ÅŸuradaki yazısından çıktı. Hak vermiyor deÄŸilim söylediklerine. Kadına dair söylediklerinin çoÄŸunun doÄŸru olduÄŸunu da düşünüyorum. Amma lakin ki tam da o yazıda olduÄŸu gibi, birileri kadın ruhunun inceliklerinden, karmaşıklığından bahsetmeyegörsün, karşı cins olan erkek hemencecik, oracıkta alnının ortasından vurulur ve sürüklenerek karşı kutuba konulur. Ki böylece tezi, antitez ile anlatabilme fırsatı doÄŸar. Hemcinslerime yapılan bu haksızlık karşısında daha fazla sessiz kalamazdım : )

Sözüm bu gibi durumlarda erkek cinsini olmadığı kadar karikatürize eden yazar, çizer, düşünür tayfaya. Ä°lla da tezinizi anlatacaksınız diye, erkeÄŸi öküz pozisyonuna koymak zorunda deÄŸilsiniz. Bu kadar hiç etmek, bu kadar tezatlaÅŸtırmak zorunda deÄŸilsiniz. Annemin akÅŸam okul dönüşü beyaz gömleÄŸin yakasına bakıp “O ne öyle, simsiyah olmuÅŸ bi günde” demesindeki simsiyah tabirinin aslında bildiÄŸimiz ter lekesi rengi sarımtırağı ifade ediyor olması gibi. Ya da saatin 9’u 5 geçmesinin “10’a geliyor” olması için yeterli olması gibi.

Erkek ruhu da incedir arkadaÅŸ. Onun da anlaşılmaz halleri vardır. O da kendi içinde bir dolu gelgitler yaÅŸayabilir, keÅŸiflere filan çıkabilir. Veya o da bir sabah uyanmak için sebep bulamayabilir. Sebepsiz yere melankoliye saplanmış olabilir. Özel günleri yoktur belki ama hemen her gün tersinden kalkıp dünyaya sataÅŸabilir. Hatta kimileri (“bizim bi arkadaÅŸ” geyiÄŸi üzerinden bu adamın ben olduÄŸu gelmesin akıllara, ama burada kim olduÄŸunu söylemeyeceÄŸim tabi) Ay’a bakıp ne kadar duygusala baÄŸladığını filan söylediÄŸinde, hemen yanındaki daha az duygusal arkadaşı tarafından türlü belaltı ÅŸakalara, komikliklere maruz kalabilir. DiyeceÄŸim o ki, olur. Elbette ben de tezimi savunurken tam bir antitez üretmeyeceÄŸim. Kadınlardan daha karmaşık, duygusal, anlaşılamaz filan olduÄŸumuzu söylemeyeceÄŸim. Kadınlara nazaran hayatı daha analitik düzlemde ele aldığımız, daha somut varlıklara ve verilere dayandığımız ortada. Ama yine de, karşı cins olsak da, en nihayitinde biz de sizin gibi bedenine ruh üflenmiÅŸ varlıklarız arkadaÅŸ…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Galat-ı Meşhur Lügat-i Fasihten Evladır

Çarşamba, 02 May 2012 Yorum yapılmamış

“Galat-ı meÅŸhur lügat-i fasihten evladır” tabiri kısaca; “yaygın olan yanlış, bilinmeyen doÄŸrudan iyidir”e denk geliyor. Kanımca müthiÅŸ bir tabir, muhteÅŸem bir tanımlama. ÖğrendiÄŸimden beri elimde çekiç çivi arıyor gibiyim. Algıda fena seçiciyim. Bir metro muhabbeti sırasında örneklendirmeye çalışırken kilitlendiÄŸimiz bu durum için, ÅŸimdilerde bir sürü örnek uçuÅŸuyor aklımda.

Geçen öğrendiÄŸim “Altı kaval üstü ÅžiÅŸhane” nin, doÄŸrusunun meÄŸer “Altı kaval üstü ÅŸeÅŸhane” olması gibi. Direk alıntılayayım ;

Uyumsuz iki ÅŸeyin bir arada bulunmasını” ifade etmek için kullanıyoruz bu deyimi. Kökeni belli deÄŸil. Ancak şöyle bir hikâye anlatılır: Eskiden topların iç yüzeyi düzdü. Yani “kaval” gibiydi. Zamanla mühendisler, merminin döndüğünde daha hızlı gittiÄŸini, böylece daha delici hale geldiÄŸini buldu.

Bunun üzerine topların ve tüfek namlularının içine “yiv” denilen boÄŸumlar, çizgiler koydular. Altı boÄŸumlu yive de bizde ÅŸeÅŸhane (yani 6 kısım) dendi.

Ancak bir adamın aklı yatmamış buna. Yarısı eski tip “kaval” (yivsiz), üst kısmı ise “ÅŸeÅŸhane” (yivli) bir tüfek yapmış kendine. OlmuÅŸ size altı kaval üstü ÅŸeÅŸhane bir tüfek.

Zaman içinde “ÅŸeÅŸhane” “ÅžiÅŸhane” ye dönüşmüş. Åžimdi gel de bunun doÄŸrusunu kullan.

Ya da bir diÄŸer durum Nike‘nin nasıl okunduÄŸu. Yaygın olarak “nayk” diye okunduÄŸu ve böyle kanıksandığı halde nasıl olur da “nayki” diye okursun. Öyle olmasa bile çıkıntı durur, ukala kaçar.

Şöyle bir bakındım nette, baÅŸka nasıl örnekler var diye. Sürüsüne bereket. “Kara sevda” tabirindeki sevda kelimesinin anlamının da kara olmasından dolayı ortaya garip kelime ikilisi çıkması, veya eÅŸkiya kelimesinin kendi başına çoÄŸul olup da eÅŸkiyalar ÅŸeklinde kullanıldığında çoÄŸulluÄŸunun ikilenmiÅŸ olması gibi. Örnek çok…Hatta o kadar ki şöyle bir tabirimiz de varmış; “Galat-ı meÅŸhur zamanla galat-ı meÅŸru olur”

Bu konuda galat-ı meÅŸhur’un yani yaygın yanlışın, hangi anlam olduÄŸu konusunda benim de fikir belirtmek istediÄŸim bir atasözü var; “TeÅŸbihte hata olmaz“. Tdk bunu;

Yeri geldiği zaman çirkin, kaba bir benzetme ile anlatıma daha etkili bir hava verilmesi saygısızca bir davranış değildir, kimse bundan alınmamalıdır.

ÅŸeklinde izah etmiÅŸ. Yapılan teÅŸbihe gücenmece, alınmaca olmaz demiÅŸ hani. Bu atasözünün bu anlamı ifade ettiÄŸini düşünmüyorum. DoÄŸrusunun “teÅŸbih(benzetme), öyle bir ÅŸeydir ki benzetilen ile benzeyen arasındaki iliÅŸki yanlış anlaşılmalara, kırgınlıklara, incinmelere sebebiyet verebilir. Bu yüzden teÅŸbih yaparken dikkatli olunması gerekir, hata kaldırmaz” ÅŸeklinde bir anlam olduÄŸunu ve böylece, iddialı olacak galiba ama, galat-ı meÅŸhur olanın Tdk’nın açıklaması olduÄŸunu söylüyorum vesselam : )

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail