ArÅŸiv

0, 2012 için arşiv

Broadway Danny Rose

Çarşamba, 08 Ağu 2012 Yorum yapılmamış

Broadway Danny Rose


Woody Allen‘ın çok da kıymeti bilinmemiÅŸ filmlerinden bir tanesi olduÄŸunu anladım izledikten sonra. Kıymetinin bilinmediÄŸi IMDB’de kullanılan oy, yapılan yorum ve kritik sayısından, tabi bir de Google’da filmi arattığınızda özgün içerikli pek bir sonuç gelmemesinden belli.

Film Danny Rose adında bir menajerin başına gelen komik ve bir o kadar trajik bir hikayeyi anlatıyor. Dolayısıyla trajikomik. Film bir lokantada eskilerden konuÅŸan bir grubun Danny Rose’a dair anlattıkları küçük komik hikayelerle baÅŸlıyor. Sonrasında esas hikayeye geçiliyor. Danny Rose orta halli bir menajerdir. Danny’nin menajerliÄŸini yaptığı üst düzey bir yıldız veya sanatçı da yoktur. Ve beraber çalıştığı sanatçılardan bu orta halin üzerine çıkacak gibi olanlar, kendilerine sınıf atlatacaklarını düşündükleri yeni bir menajer ile yollarına devam etmektedirler. Tipik bir kaybedendir Danny Rose. MenajerliÄŸini yaptığı Lou Canova adında yıldızı parlayan ve sınıf atlamak üzere olan ÅŸarkıcı ile onun sevgilisi Tina Vitale arasındaki iliÅŸkiye dahil olan Danny Rose hayatının macerasını yaÅŸar.

Hikayenin trajikomikliÄŸi filmin sonuna doÄŸru dinleyenlerden birinin esas hikayeyi anlatan adama “Bu hikayenin komik olması gerekmiyor muydu ?” diye sorulan soruda gösteriyor kendini. Ve Danny Rose’un filmde bilmem kaç kere tekrar ettiÄŸi ikircikli, kaygılı ve biraz paranoyak replik “Bu kavram kargaÅŸasına bir açıklık getirebilir miyim ?” aslında Woody Allen’ın kendi kiÅŸiliÄŸi ile Danny Rose karakterinin birbirine ne kadar benzediÄŸini de gösteriyor gibi. Filmlerine kendi hayatından ve karakterinden çokça ÅŸey dahil eden Woody Allen’ın “Manhattan” ile beraber kendini en çok iÅŸaret ettiÄŸi filmiymiÅŸ gibi geldi bana. Hikayenin komedi unsurları ise tam olarak Woody Allen’ın kendine has espirilerinden oluÅŸuyor. Kahkahaya boÄŸmayan ama içten gülümseten zekice espiriler. (Artistlik olsun diye deÄŸil, hakikaten öyle : ) )

Filmin müzikleri arasında özellikle Lou Canova karakterinin seslendirdiÄŸi “Agita” çok sevimli bir ÅŸarkı. Enstrümental versiyonları da filmin içinde de sık sık kullanılmış. Ayrıca film En Ä°yi Yönetmen ve En Ä°yi Senaryo dallarında Oscar’a aday da olmuÅŸ. Kazanamamış gerçi, olsun ziyanı yok, gönlümüzde yer etmiÅŸtir. Kendine has senaryosu, dolu dolu diyalogları ile izlemeye deÄŸer, hatta tekrar izlenebilecek filmlerden. Ayrıca filmin içindeki nostalji havasına uygun olarak siyah beyaz çekilmiÅŸ olması gayet yakışık almış.

Bu arada dipnot olarak geçeyim. Filmden ilginç iki detay; “Turkish pillows” ve “Turkish whorehouse” tabirleri. Hadi yastıkları anladık da genelevlerinin Türk oluÅŸunun nesine atıfta bulunulduÄŸuna dair bir fikir edinemedim. Türkçe altyazıda “Turkish whorehouse” için “harem” karşılığının kullanılması da apayrı bir dengesizlik örneÄŸi.

Nihai olarak, izlenilebilir hatta izlenilsin…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

DoÄŸrucu Davut’a Öykünme Sendromu

Cumartesi, 04 AÄŸu 2012 1 yorum

Gündelik hayatın içinde bütün ucuzluÄŸu ve sığlığı ile ortaya çıkan bu duruma nasıl bir isim versek diye düşünüyorduk uzun zamandır. Bilmem ne “sendromu” olmalıydı bunun adı. KastettiÄŸim bütün benzer tavırları çatısı altında toplayıp, bu sendromu daha ismine bakar bakmaz anlamlandırabilecek bir sıfat veya tamlama bulamadığımız için Stockholm Sendromu‘nda olduÄŸu gibi bir ÅŸehiri sıfat belleyip kendi sendromumuzu tanımlamak niyetindeydik hani. Ki her karşılaÅŸtığımızda bu durumu izah etmek zorunda kalmayalım gibilerinden : ) Önce kastettiÄŸimiz durumu ifade edeyim. Sonra da neden “DoÄŸrucu Davut’a Öykünme Sendromu” olduÄŸunu.

Kişinin, içinde bulunduğu toplumca erdemli olarak nitelenen bir davranışın, tavrın veya eylemin yok denecek kadar az, bazen de çok küçük bir örneğini sergilediği anda bu erdemi kendi şahsiyetinin ayrılmaz ve de yadsınamaz bir parçası olarak telakki etmesi durumudur. Bu telakkide bahsi geçen davranışın bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek yapılmış olmasının bir önemi yoktur. Bu erdemin kıyısından kenarından geçmiş olmanın, o erdemin içinde yıkanılmış olmasından farkı yoktur.

Durum “verdiÄŸi sözü tutmak” erdemi üzerinden örneklendirilebilir. Sendromu yaÅŸayan kiÅŸi, “taÅŸ atıp da kolunun aÄŸrımayacağı” kadar bir çaba ile yerine getirilmiÅŸ bir söz sonrası, bütün bu erdemi karakteristik bir özelliÄŸiymiÅŸ gibi sunar. Öyle ki verdiÄŸi sözü her koÅŸulda tutmuÅŸtur. Öyle ki bu adam, adamın hasıdır, adamın dibidir, adamın ÅŸarabıdır vesselam.

Bir baÅŸka örnek argoda “geri vites” ÅŸeklinde kalıplaÅŸmış olan, söylediÄŸinden caymamak, iddiasından veya meydan okumasından vazgeçmemek durumu. “Geri vites” yapmamak için çok da matah olmayan bir cesaret, güç veya dürüstlük gerektiÄŸi durumda geri vites yapılmayarak, kahraman bir edaya bürünülür ve “bizde geri vites olmaz!” nidasına denizci düğümü atılır, bu tavır kiÅŸinin karakterinin ayrılmaz ve de yadsınamaz bir parçası olarak sunulur. Öyle ki bu adam, adamın hasıdır, adamın dibidir, adamın ÅŸarabıdır vesselam.

Tanım ile daha bir baÄŸdaÅŸan örnek de “doÄŸruyu söylemek” üzerinden verilebilir. DoÄŸruyu söylemek kiÅŸisel çıkarlarına ters düşmediÄŸi veya kendisini zor durumda bırakmayacağı, ve doÄŸruyu söylemenin, söylememekten daha kolay olduÄŸu herhangi bir durumda doÄŸruyu söyleyen kiÅŸi, “bizde yalan olmaz!” edasına bürünüp, ÅŸahsiyetine ululuk atfettiÄŸi an sendromun en büyük belirtisini ifÅŸa etmiÅŸ demektir.

Neden DoÄŸrucu Davut’a öykündüğü ise DoÄŸrucu Davut’un her koÅŸulda bildiÄŸi doÄŸruyu söylemesi ile ilgili. Her koÅŸulda doÄŸruyu söyleyen benzetmesini geniÅŸletip, her koÅŸulda doÄŸruyu yapan ÅŸeklinde daha kapsayıcı bir benzetmeye dönüştürürsek “teÅŸbihte hata” yapmamış oluruz sanki. Mesela kiÅŸi katiyen yalan söylemiyorsa, hemen herkesin az-çok, pembe-beyaz yalanlar söylediÄŸi bir ortamda DoÄŸrucu Davut’tur. Dedikodunun gırla gittiÄŸi bir toplulukta mesela, kiÅŸinin herhangi birileri hakkında atıp tuttuÄŸuna ÅŸahit olunmamışsa DoÄŸrucu Davut’tur. Sosyal hayatta bireyler arası hakkın hak getirdiÄŸi bir devirde, herhangi birinin hakkına herhangi bir ÅŸekilde tecavüz etmekten son derece sakınan kiÅŸi DoÄŸrucu Davut’tur. DiyeceÄŸim o ki bu Davut her türlü erdemin zirvesidir, ucudur, dibidir…

Bu erdemlerden herhangi birinin kendince ispat saydığı, irili ufaklı, hatta genel olarak çok çok ufaklı örneklerini, benliÄŸinin peÅŸine takarak “DoÄŸrucu Davut” misali zirveye taşıma eÄŸilimi, sendroma isim olmuÅŸtur.

OlmuÅŸtur da…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail