ArÅŸiv

Yazar ArÅŸivi

Annie Hall , Manhattan ve Woddy Allen

Cumartesi, 25 Şub 2012 Yorum yapılmamış

Geçenlerde peÅŸpeÅŸe izledim Woody Allen’ın yazıp, yönetip, oynadığı iki filmi. Annie Hall ve Manhattan. (Hatta “ustalara saygı kuÅŸağı” tribine girip bugün yine bir Woody Allen filmi Hannah and Her Sisters‘ı izleyeceÄŸim, ama konumuz o deÄŸil : ) ).

Ä°ÅŸledikleri konu, iÅŸleyiÅŸ biçimleri olarak birbirine çok benzeyen, derdi tasası ortak iki film. Hani bir nevi çift yumurta ikizi gibi. Aralarında iki yıl fark var yalnız. Birincisi Annie Hall ile en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini almış. Manhattan da iki dalda aday olmuÅŸ. Annie Hall ile ilgili bir diÄŸer dip not da Wiki’den;

Annie Hall”, 1992 yılında Amerika BirleÅŸik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film ArÅŸivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiÅŸtir.

Manhattan ile ilgili ilginç olansa (ÅŸuradan öğrendiÄŸim kadarıyla) kendisi ile ilgili çekilen bir belgeselde bu filmi hiç sevmediÄŸini, hatta yapımcılara bu filmi yok edip, yenisini bedavaya çekebileceÄŸini söylemiÅŸ olması. Hani evlatlıktan reddetmiÅŸ bir nevi. Gerekçesi kendince hiç de fena sayılmaz; “Hayatımın bu zamanında yapabildiÄŸim en iyi film buysa, bana film çekmem için para ödememeliler”.

Annie Hall Manhattan

Her iki filmin de senaryosu dolu dolu, düşündüren, hayata dair anlamlı birikimlerin eseri olduğu belli olan, peşinden sürükleyen ve alt yazıları takip ederken aklınızı evvelki diyaloglarda bıraktıran türde. Alıntıladığı düşünürlerin, yazarların söylemlerini film içerisine fena halde şık bir biçimde serpiştirebilmiş. Kadın erkek ilişkisini dibine kadar sorgulamış, sonra arada arada da bütün bu sorgulamalara kendi yaptığı müthiş tespitlerle cevap vermiş. Derdini, neyi anlatmak istiyorsa işte onu tam olarak anlatmayı başarabilmiş kısacası. İnsanlığın en büyük gelgitlerinden olan bir meseleyi ele alış şekilleriyle de geçerliliğini hiçbir zaman yitirmeyecek filmlerden olmuşlar.

Kitaplar vardır, filmler vardır hani yazarın, yönetmenin derdini anlatamadığını, evet bir çabası olduğunu hissetsen de anlayamazsın, çekmez seni içine. Veremediği, anlatamadığı bir şeyler olduğu besbellidir. Ya yeterince vurucu değildir, ya fazlaca vurur. Ya eksik kalmıştır kimi tarafları, ya da ipin ucu kaçmıştır. Bu iki film işte tam olarak bunun aksi. Olmuş, yakışmış, döktürmüş.

Hele hele Woody Allen Annie Hall’ un başında ve sonunda kameranın tam karşısına geçip iki küçük hikaye anlatır ki, ÅŸimdi burada söyleyip de izlememiÅŸ olanlara küfretmeyeceÄŸim tabi : ), film o iki ana fikir üzerine seyreder ve biri hayata, diÄŸeri ikili iliÅŸkilere dair müthiÅŸ iki tespittir. Filmin başında ve sonunda net bir ÅŸekilde çizmiÅŸtir aslında çerçeveyi. O iki hikaye arasında dokunmuÅŸtur film.

Sırf beni üzerine bir şeyler karalamaya veya düşünmeye itmiş olmaları, üzerinde konuşacak arkadaş aratıyor olmaları dahi yeterlidir kanımca. Filmlerin detaylı analizini teknikçi arkadaşlara bırakıyorum : ) İçim ferah bir şekilde tavsiye edebilirim. İzlenilsin efendim.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail
Kategoriler:Sinema Etiketler:, ,

Kitap isimleri

Cuma, 18 Kas 2011 4 yorum

Kafadan eyvallah… Ä°sim önemlidir. Gayet önemlidir hatta. Film ismi, kitap ismi, ürün ismi hatta çok daha bunların ötesinde insanın kendi ismi. İçeriÄŸe dair çaÄŸrışımlar taşır, taşımalıdır. Dikkat çekici olmasında, ilgi uyandırmasında, heveslendirmesinde hatta yine bunların ötesinde tüketime alenen tahrik etmesinde de sıkıntı görmüyorum. Ve fakat ki ahlaktan yoksun olamaz bir ÅŸeyin ismi, hele ki bir kitabın ismi. Yukarıda saydıklarımın da ötesinde körü körüne popüler olmak pahasına “isim uydurmak” ahlaksızlıktır. Çalmaktır. Hatta bunların da ötesinde kandırmaktır. Böyle bir durum tıpkı bir Temel fıkrasındaki duruma döner;

Temel kitap yazacaktır, çok satmasını istediÄŸi için Orhan Pamuk’a gider. Bir kitabın çok satması için gerekli sırrı sorar. Orhan Pamuk da “eÄŸer bir kitabın çok satmasını istiyorsan baÅŸlığı çok önemlidir. BaÅŸlık üç temel öğeyi içermelidir ki bunlar seks, polisiye ve asalettir. Åžimdi bu 3 öğeyi içeren bir baÅŸlık bul” diye Temel’i yönlendirir. Bunun üzerine Temel’in bulduÄŸu baÅŸlık “Kontesi kim s…i” dir. Pamuk baÅŸlığı beÄŸenir, lakin bu baÅŸlığa bir de din öğesi eklenirse çok daha iyi olacağını söyler Temel’e. Temel bir hafta sonra geri gelir; “Allah Allah kontesi kim s…i”.

Kastımın ne olduğunu göstermek adına aklıma ilk gelen bir kaç örnek;

-Parayı BulduÄŸum An Alayını – Erdal Demirkıran
-S*ktir Et & Hayatta Hiçbir Åžey Senden Önemli DeÄŸi – John C. Parkin
-1 Saatte Web Sitesi (Cd’li) / Hızlı ve Kolay – Michael Utvich/ Ken Milhous/ Yana Beylinson
-24 Saatte Photoshop CS3 Herkes İçin! – Kate Binder/ Carla Rose
-Herkes İçin Java – Herbert Schildt
-60 Saniyede Evet – Don Spini

Maalesef ki örnekler tonla. Sadece kitap ismiyle de sınırlı değil dediğim gibi. Sırf bir şeyi daha satılır ve pazarlanır yapmak adına o şeyin barındırmadığı bir takım vasıfları isminde vadetmesi, veya buna benzer olarak o vasfı hiç olmadık ölçülerde abartarak isminde bulundurması, ortalama insan aklı ve de mantığı süzgecine dahi giremeyecek derecede gülünç, yersiz, çapsız iddialar taşıması, ürünün hitap ettiği kitlenin eksikliklerini veya zaaflarını istismar etmesi hiç bir açıdan ahlaki değil.

Hadisenin bir diğer boyutu da olabildiğince akılda kalıcı ve alabildiğine popülerleşmeye müsait bir isim seçmek. Basitleşmek, sığlaşmak ve çirkinleşmek pahasına. Kendimde ve tanıdığım bir çok insanda tamamen ters etki yaptığını biliyorum. Okuyacağım, izleyeceğim veya satın alacağım varsa dahi sırf isimdeki o ukala, o ucuz, o sahtekar kokuyu aldığımda vazgeçiyorum. Hatta bunun da ötesinde daha bir klasikleşmiş olanlara meylediyorum sanırım : )

Mevzu kitap isminden çıktı aslında. Ama yazdıkça görüyorum ki mesele çok daha geniÅŸ. Kitap, film, cep telefonu tarifesi-kampanyası, ciklet, ÅŸampuan derken uzayıp gidebilir. Kısa keseyim…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm

Cuma, 11 Kas 2011 1 yorum

behzat ç seni kalbime gömdüm

Merakla bekliyorduk. Nihayet gösterime girdi, geçen hafta izleyebildim. Gayet de keyifliydi bir Behzat Ç. sever olarak. Sinemanın en temel beklentilerinden biri olan eğlence kısmını fazlasıyla yerine getirmiştir benim için. Eğlendim hani.

Amma lakin ki film olarak deÄŸerlendirince o kadar da olumlu yaklaÅŸamıyorum. EleÅŸtiri getirebileceÄŸim bir sürü nokta var. Birincisi bir sinema filminden çok, dozu arttırılmış bir dizi bölümü tadı verdi. Peki sinema filmi olarak ne gibi farklılıkları olmalıydı dersek bir kere karakterler diziyi tanımayan izleyiciye daha iyi tanıtılmalı ve anlatılmalıydı. Bodoslama dalınmış gibi, birbirini takip eden bir üçlemenin orta yerinden dalmak gibi. Ne ana karakter Behzat’ın neden böylesi bir ruh haline, böylesi asi ve köşeli bir duruÅŸa sahip olduÄŸuna, ne Harun’un nasıl bu kadar “odun” bir tip olabildiÄŸine, ne de Akbaba’nın tamamen kendine has kiÅŸilik yapısına dair bir anlatım göremedim. Zaten biliniyor edasında ve rahatlığında diziden biraz daha uzun ve yapım olarak biraz daha hallice, o kadar. Argo ile karıştırılıp küfür ile sunulduÄŸunda çoÄŸu izleyiciye komik gelecek espriler çoÄŸaltılmış, hatta küfür dozu abartıya kaçıp çoÄŸu kere gereksiz bir hovardalık katmış filme. Bu haliyle de önemli bir izleyici kitlesini kaçırmış olduÄŸunu düşünüyorum.

Bir de malum Behzat’ın halüsinasyonları var tabi. Hem Behzat’a dair bu kadar az söyleyip hem de her üç sahnenin arasına kızı ile ilgili bu tip halüsinasyon görüntüleri sokuÅŸturmak fena halde manasız geldi gözüme. Kızı kimdir, necidir, nasıl bir baba-kız iliÅŸkisi vardır aralarında, ne olmuÅŸtur ne bitmiÅŸtir, kızının ölümü neden bu kadar büyük bir travma etkisi yapmıştır Behzat üzerinde ? Cevap ? Yok. Seyirciye sorma jokerini kullanmış arkadaÅŸlar.

Ä°ki kelam da kendini sevdiren dizilerini siper alarak oradan bir ÅŸeyler devÅŸirmeye niyetlenen film yapımcılarına etmezsem içimde kalır. ArkadaÅŸ dizinizi, karakterlerinizi, diyaloglarınızı sevmiÅŸ olmamız bize bunun bir benzerini sinema filmi olarak iteleyebileceÄŸiniz anlamına gelmez ! Yok illa da iki sezon arasına baharat hesabı bir film sıkıştırmak istiyorsanız daha kaliteli iÅŸler yapmanız gerekir. Diziyi izlememiÅŸ kitleyi bu kadar hiçe saymamalısınız mesela. Mesela kurgularınız, hikayeleriniz dizidekinden daha saÄŸlam olmalı, daha inandırıcı ve daha az karikatürize edilmiÅŸ olmalı. Ya da daha bizden, daha özgün bir hikaye olmalı anlattığınız, Hollywood filmlerinden araklama deÄŸil. Karakterlerinizi Cem Yılmaz’ın malum esprisi gibi “şöyle şöyle oluyor aslında ama burda yapılmışı var” türü bir anlayışla sunmamalısınız ya da.

Bütün bunlara raÄŸmen diziyi izlememiÅŸ kitlenin yorumlarını merak ediyorum. Zamanla göreceÄŸiz artık…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Java ile IMDB’den film bilgisi almak

Çarşamba, 09 Kas 2011 Yorum yapılmamış

Her ÅŸey harici diskte yer açmaya çalışmakla baÅŸladı : ) Önceleri adından gözüme kestirdiÄŸim, şöyle basmakalıp Hollywood aksiyon veya romantik komedi türü filmleri imdb’de bir göz attıktan sonra siliyordum. Sonraları bu iÅŸ can sıkıcı olmaya baÅŸladı. Yok mudur bunun bir API’si, topluca bulayım bu filmleri de külliyen uçurayım kellerini falan diye bakmaya baÅŸladım. Nihayetinde eli yüzü düzgün, inciÄŸi boncuÄŸu olmayan bir servis buldum. Åžurada sunulan servis ile ilgili linke film adı ve/veya yılını parametre olarak geçtiÄŸinizde film bilgileri json formatında bir nesne olarak dönüyor. Geriye json formatındaki bu nesneyi ayrıştırmak kalıyor. Bunun için de halihazırda API’ler mevcut.

Şöyle ki;

package com.imdbInfo.base;

import java.io.BufferedReader;
import java.io.InputStreamReader;
import java.net.URL;
import java.net.URLConnection;
import java.net.URLEncoder;

import net.sf.json.JSONObject;
import net.sf.json.JSONSerializer;

public class BasicTest {


private static final String BASIC_API_URL = "http://www.imdbapi.com/?";
private static final String TITLE_PARAM = "t=";
@SuppressWarnings("unused")
private static final String YEAR_PARAM = "&y=";

public static void main(String[] args) {


try {

String titleToSearch = URLEncoder.encode("Forrest Gump","UTF-8");

String text = getJSONStringOf(BASIC_API_URL + TITLE_PARAM + titleToSearch);

JSONObject jSonObject = (JSONObject) JSONSerializer.toJSON(text);

String title = jSonObject.getString("Title");
int year = jSonObject.getInt("Year");
int votes = jSonObject.getInt("Votes");
double rating = jSonObject.getDouble("Rating");
String genre = jSonObject.getString("Genre");
//Runtime, Director vs.
System.out.println("Title:" + title + "\nYear:" + year + "\nVotes:" + votes + "\nRating:" + rating + "\nGenre:" + genre);

}
catch (Exception e) {

//Movie not found !
e.printStackTrace();

}

}

public static String getJSONStringOf(String urlSpec) throws Exception {

URL url = new URL(urlSpec);
URLConnection connection = url.openConnection();

BufferedReader reader = new BufferedReader(new InputStreamReader(
connection.getInputStream()));
String line = "";
StringBuilder builder = new StringBuilder();
while ((line = reader.readLine()) != null) {

builder.append(line);

}

return builder.toString();

}

}

Title:Forrest Gump
Year:1994
Votes:325985
Rating:8.6
Genre:Drama, Romance

diyerek filmin bilgilerini almış oluyoruz. Bunların içinde film adı, yapım yılı, türü, kullanılan oy sayısı, puan, yönetmen, oyuncular, süre ve sair filmle ilgili bir sürü bilgi bulunuyor.

Bundan sonra eldeki filmleri bu servisten alınan bilgiye göre sınıflandırmak kalıyor. Ki iÅŸin keyifli kısmı da orası : ) Yalnız ÅŸunu belirtmemde fayda var. Bu servisin elindeki veri imdb’nin yayınlamış olduÄŸu film veritabanından alınıyor. Sanırım biraz eski. AraÅŸtırmadım ama tahminimce bir kaç ay kadar. Ziyanı yok : )

Kodu bu haliyle kullanabilmek için projenin ‘classpath’ inde commons-beanutils,commons-collections-3.2.1, commons-lang, commons-logging, ezmorph-1.0.5 ve json-lib-2.4-jdk15 jar’larının bulunması gerekliyor.

Daha bir eli yüzü düzgün ve gerekli jar’ları barındıran kod örneÄŸi ÅŸuradan indirilip incelenebilir, Eclipse’e import edilebilir.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Ne aç kal ne budala !

Salı, 25 Eki 2011 12 yorum

Åžimdilerde Apple’ın dahi çocuÄŸu Steve Jobs‘tan alıntılarla dolu internet siteleri, bloglar ve sair medya ortamları. Åžu konuÅŸmasında bunu dedi, ÅŸu röportajında ne demedi ki, nasıl bu kadar baÅŸarılı oldu, gençlere ne salık verdi, üniversiteyi neden terketti, Apple’dan nasıl kovulup döndü ?

“Kör ölür badem gözlü olur” deÄŸil söyleyeceklerimin ana teması. Daha bir baÅŸka, bir genel düzen eleÅŸtirisi. Kendini, her fırsatta olduÄŸu gibi, Steve Jobs’un ölümünü üzerinden de pazarlayan bir sisteme ve buna çanak tutan kimi Steve Jobs söylemlerine çakacağım. Hiç bir ÅŸekilde Steve Jobs’un mücadelesine, zekasına ve mucit kiÅŸiliÄŸine sözüm yoktur.

O meÅŸhur “Aç kal budala kal” konuÅŸmasına takmış durumdayım ilk ayaktan. KonuÅŸan Apple’ın CEO su deÄŸil de bir popüler kiÅŸisel geliÅŸim kitabının tuzu kuruluktan öte bir izlenim bırakamayan yazarı, elin eÅŸeÄŸini türkü çağırarak arayan keyfi yerinde komÅŸu gibi. Bunları “Ferrarisini Satan Bilge” de ya da “The Secret” da filan okumuÅŸtuk sanki. Hatta ÅŸimdilerde John C. Parkin diye bir arkadaşın “Siktir Et” adlı kitabında da daha ukala ve çirkin halini görebiliyoruz. DiyeceÄŸim o ki Steve Jobs’un bu ve buna benzer baÅŸka konuÅŸmalarındaki söylemler son derece keskin, son derece net ve bir o kadar iddialı. Her söylediÄŸini genelleyen bir hava ve daha kötüsü genelleÅŸtikçe yüzeye yaklaÅŸan söylemler. YüzeyselleÅŸtikçe sığlaÅŸan. Bir düzen bekçisi, bir “cyborg” eÄŸitmeni gibi cümleleri ve tavrı. Kendini tanımış da sıra insanlığa verilecek derslere gelmiÅŸ tadında.

BaÅŸarılı olmak ile kendini tanımak arasında bir iliÅŸki olduÄŸunu düşünmek ilk yanılgı kanımca. BaÅŸarılıysan bunun sebeplerini, nasıllarını düzgün analiz edememiÅŸ olabilirsin mesela. Çıkarsadığın doÄŸrular doÄŸru olmayabilir, ya da bunlar senin doÄŸruların olmayabilir. BaÅŸka baÅŸka insanlardan devÅŸirip kendine giydirdiÄŸin cicili bicili kelimeler olabilir. BaÅŸarının sebebi bu kurallara veya doÄŸrulara baÄŸlılığından deÄŸil de sadece ve sadece dümdüz bir ÅŸekilde zekana çok çalışmayı eklemekten filan ileri gelebilir. Bilmem hangi sözü duyduÄŸunda hayatının deÄŸiÅŸmiÅŸ olduÄŸunu, o andan itibaren bilmem ne kararlar aldığını o sözü duyduÄŸun an deÄŸil de, çok daha ileri bir vakitte o söze göre uyarlamış olabilirsin. Böyle bir uyarlamayı ÅŸu anda ben de yapabilirim mesela. SaÄŸlak olmama raÄŸmen neden çok iyi bir sol ayaÄŸa sahip olduÄŸumu, hatta herkesin beni solak sandığını, sol ayakla topu kalecinin uzanamayacağı köşelere rahatça bırakabildiÄŸimi şöyle afili bir sözün arkasından izah edebilirim. Bir hikayem olabilir, sivrileÅŸip, karikatürize edebilirim hadiseyi. Ä°ÅŸin aslı hiç de öyle deÄŸilken…

Bir de ÅŸu klasik “sevdiÄŸiniz, aşık olduÄŸunuz iÅŸi yapın” safsatası var elde. Herkes sevdiÄŸi iÅŸi yapmayabilir arkadaÅŸ, ki bir istatistik çalışması yapsak sanırım çalışanların yarıya yakını baÅŸka bir iÅŸ yapmak ister. Zaten düzen yeterince boÄŸazlarken neden sen de, o müthiÅŸ zekanla iÄŸne batırırsın insanların keÅŸkelerindeki, piÅŸmanlıklarındaki, beceremeyiÅŸlerindeki derin acıya. Hangi mantıkla kendi düzleminde baÅŸarılı oldun diye aynı kurallar silsilesi sonucu baÅŸkalarının da bir ÅŸeyleri baÅŸarabileceÄŸini iddia edebilirsin ki. Nedir bu bilgelik popülizmi, “benim kiÅŸisel geliÅŸimim herkesin kiÅŸisel geliÅŸimi olabilir, ayrıca benim kiÅŸisel geliÅŸimim seninkini döver” tavrı. Baydınız, bunalttınız koca bir nesli, çekin üstümüzden ÅŸu kendi doÄŸrularınızı, sığlıklarınızı, öze hiç bir zaman ulaÅŸamamış özlü sözlerinizi.

KiÅŸisel geliÅŸim kitaplarının ruhsuzluÄŸundan dem vuran tonla yazı okumuÅŸuzdur heralde. Yavanlığından ve küstahlığından. Hayatın hiç de öyle olmadığını bilir herkes. Ama yine de haber sitelerinin vazgeçilmez ve en çok tık alan ÅŸablonudur, “iÅŸinizde baÅŸarılı olmak için on adım”, “daha mutlu bir evliliÄŸe giden yol”, “kariyeriniz için bilmem kaç anahtar” minvalindeki resimli haberler. Oysa ne kolaydır üniversiteyi terketmek, ne afili bir ünvandır “üniversite terk”. Haber olursunuz, hikaye olursunuz kariyer basamaklarını tırmanırken. Gıpta edilen, parmakla gösterilen adam olursunuz bu halinizle. Hiç lafı dolandırmaya gerek yok, ne güzel demiÅŸ atalar “bekara karı boÅŸamak kolay”. Çevirecek olursak ÅŸimdiki zamana, bordrosunda 1 dolar yazsa da, kasasında milyarlar bulunan Apple CEO’suna üniversite mezunu olmak çok ÅŸey ifade etmeyebilir, aÅŸağılayabilir bile. Ve acı olan ÅŸu ki kimse de virgül atamaz diploma törenindeki bu afili konuÅŸmaya, olduÄŸu gibi kabul edilesidir çünkü. Tam da modern çağın gerektirdiÄŸi üzere; o “istemiÅŸtir”, “azmetmiÅŸtir”, “elde etmiÅŸtir”. BaÅŸarmıştır !

BaÅŸarılı olmak zorunda mıyız peki ? Ya da daha gerçekçi bir soru; baÅŸarı nedir ki ? Sana göre ÅŸirketler kurup, icatlar yapmak, sevdiÄŸin hatta dur abartayım aşık olduÄŸun iÅŸe gitmek mi ? Genellemelerin en güzeli, en bir tanesi Einstein abimizin formülünde yatar. Tıpkı deÄŸiÅŸmeyen tek ÅŸeyin deÄŸiÅŸim olması gibi; “Evrende görecelilik esastır”. Senin için baÅŸarıya kriter olan ÅŸeyler herkesin deÄŸerler sistemiyle örtüşmeyebilir. GerçeÄŸin her açıdan görünen tarafı ÅŸudur ki baÅŸarı da görecelidir. Farklıdır kiÅŸiden kiÅŸiye, deÄŸerler sisteminden deÄŸerler sistemine. Zengin olmak, nefsin arzu ve isteklerine kavuÅŸmak ÅŸimdiki dünya düzenin itelediÄŸi baÅŸarı kriteri mesela. Daha çok çalışarak, daha çok tüketmek. Evler, arabalar almak, paran olmasa da. Öyle ya, olmayan paranla geleceÄŸini satarak krediler kullanmak. Hani ÅŸu keferelerin “Consume, obey, die” zincirindeki gibi “Tüket, itaat et, öl” arkadaÅŸ. Ölesin ki yeni müşteriler gelsin. Hatta tam olarak yaÅŸ-tüketim eÄŸrisinin dibe vurduÄŸu anda filan öl. Öl ki ölüm yakışsın sana. Tıpkı Steve Jobs’un o meÅŸhur konuÅŸmasının son bölümünde ölüme söylediÄŸi güzelleme gibi;

“Åžimdiye dek hiç kimse ölümden kaçamamıştır. Bunun böyle de olması gerekir, çünkü ölüm hayatın en güzel icatlarından birisi. Hayat’ın deÄŸiÅŸim ajanı. Yenilere yer açmak için, eskilerden kurtulmanın tek çaresi. Åžu an için yeni sizsiniz, ama günün birinde, üstelik pek yakında siz de eskiyecek ve aradan çıkarılacaksınız. Bu kadar acımasız olduÄŸum için üzgünüm, ama gerçek bu.”

Hiç unutmam 95-96 sezonu Åžampiyonlar Ligi finalini, Borussia Dortmund 3 – Juventus 1… Ve bir Juventus’lu taraftarın maçın bitimiyle yüzünü elleri arasına alıp aÄŸlaşıyını. Öylesine dolu dolu bir hüzündür gözlerinden fışkıran, öylesine anlamlıdır ki benim gözümde, o kupayı kaldırmaktan çok daha fazla ÅŸey ifade eder. BaÅŸarı kupayı kaldırmaksa eÄŸer, ki öyle, ben baÅŸarısızlığı seçiyorum. O melankoliyi, biraz arabesk, biraz doÄŸulu bir tavırla da olsa o Juventus’lu taraftarın adam gibi hüznünü seçiyorum. ÇirkefleÅŸmeyen, sataÅŸmayan, dingin hüznü. Åžampiyonlar Ligi finalinde kaybeden bir BeÅŸiktaÅŸ hayal edebiliyorum, ve seviyorum o hayali, o hayali baÅŸarısızlığı, ikinciliÄŸi. Mevzu tam da burada aslında.

Dünyanın neden giderek daha yaÅŸanılmaz bir yer haline geldiÄŸine verilebilecek cevaplardan birisi de yukarıda sözünü ettiÄŸim baÅŸarısızlığa olan toplumsal,ailesel ve bunların da ötesinde bireysel tahammülsüzlük. Sürekli olarak bir ÅŸeyleri baÅŸarmak zorundayız. Her an bir baÅŸarı yakalamak üzereyiz. Her an bir baÅŸarılı gözümüzün önünde. Ve her an bir baÅŸarısızlığa yakınız. Her an baÅŸarısızlığa doÄŸru geri sayım, bir “deadline”. Budur iÅŸte bizi daraltan, boÄŸan, üzerimize çullanan. BaÅŸarısızlık ihtimalini göze aldığımız an özgürüz gibi geliyor bazen, hayatın böylesi bir ÅŸey olduÄŸunu idrak ettiÄŸimiz an.

Bu kadar gevelemenin üstüne aklıma Yunus’un dörtlüğü geliverdi. Sanki devam ederek hadiseyi iyice dağıtacak olduÄŸum cümleleri tek dörtlükte sıkıştırıp toparlamış gibi.

Ä°lim ilim bilmektir,
Ä°lim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsin,
Ya nice okumaktır…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Eclipse code template

Cumartesi, 15 Eki 2011 Yorum yapılmamış

Eclipse’in bir güzel özelliÄŸi de sık kullanılan kimi kod blokları, ÅŸablonları için kısayol oluÅŸturabiliyor olmak. Tıpkı “syso” yazıp Ctrl+Space yapınca “System.out.println();” satırını veya “main” yazıp sınıfa bir main metodu eklemek gibi.

Bunun için yapılması gereken Window->Preferences->Java->Editor->Templates kısmından yeni bir ÅŸablon eklemek. Mesela ben debug yaparken iÅŸlemi yarıda kesmek istediÄŸim zaman kullandığım kod bloÄŸu olan throw new RuntimeException(“Hata !”); ifadesini “throws” kısayolu ile eÅŸledim. Çok da güzel oldu, iyi de oldu : )

Eclipse Code Template

Eclipse’in yine kod ÅŸablonları oluÅŸturabilmek için “Snippets” görünümü de bulunuyor. Ctrl+3 ile açılan görünüm seçiçiden “Snippets” yazılarak benzer ÅŸekilde kod ÅŸablonları oluÅŸturulabilir.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Java’da listeleri generic olarak gruplamak

Cuma, 07 Eki 2011 Yorum yapılmamış

Kod yazarken bir listenin elemanlarını belirli bir alana göre gruplamak sıkça yapılan işlerden biridir. Personelleri işe giriş tarihine göre veya arabaları modelinin tipine göre gruplamak gibi. Gruplanan bu veriler de genel olarak Map türü bir veri yapısında tutulur. Bu işi genel(generic) olarak yapabilen ve gruplamaya kriter olan alanın seçiminde aşağı doğru dallanabilen bir metot kod tekrarını oldukça azaltması açısından faydalı olabilir. Sırf ben biliyorum çalıştığım projede bu işi kaç kere yaptığımı : )

Bu kodu kullanabilmek için classpath’e commons-beanutils.jar ve commons-logging.jar’ı eklemek gerekiyor.

Ayrıca eclipse projesi şuradan indirilip incelenebilir, import edilebilir.

public static <E, T> Map<E, List<T>> group(List<T> listToGroup, String groupingCriteria) {

Map<E, List<T>> grupMap = new HashMap<E, List<T>>();
for (T item : listToGroup) {
try {
E e = (E) BeanUtils.getProperty(item, groupingCriteria);
if (grupMap.containsKey(e)) {
grupMap.get(e).add(item);
} else {
List<T> list = new ArrayList<T>();
list.add(item);
grupMap.put(e, list);
}
} catch (IllegalAccessException exception) {
throw new RuntimeException(“Error in grouping !” + exception.getMessage());
} catch (InvocationTargetException exception) {
throw new RuntimeException(“Error in grouping !” + exception.getMessage());
} catch (NoSuchMethodException exception) {
throw new RuntimeException(“Error in grouping !” + exception.getMessage());
}

}
return grupMap;

}

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail