Uzun zamandır görmek istediğim iki şehirdi Safranbolu ve Amasra. Gidebildim nihayet. Otobüsle yaklaşık 7 saat sürdü İstanbul-Safranbolu arası. Lakin ki bu güzergahta fazlaca yol çalışmaları olduğundan kelli 7 saat sürmüş, normalde 6 saat sürer imiş.
Safranbolu eski ve yenişehir olarak kesin biçimde ikiye ayrılmış. Görülecek yer olan eski şehire taksi ile gidilebiliyor. Belirtmeden geçmeyeyim, bu şehrin taksilerinin taksitmetresi su gibi atıyor. Öyle çok heveslenilesi bir ulaşım aracı değil hani. Esnaf dükkanlarını 8 gibi açtığı için hayat 8 de başlıyor denebilir. Bizim şehre geldiğimiz 6 buçuk ile 8 arası şehirde in cinin top oynaması sebebiyle bomboş sokaklarda dolaşıp durduk. Daracık ve taş kaplı sokaklarda birbirinin neredeyse aynısı klasik Safranbolu evleri dizili. Hani şöyle antenleri ve elektrik direklerini kaldırıverse bi el sanki 500 yıl geriye gidecekmişsiniz gibi. Dönem filmi çekmeye acayip derecede müsait. Nereler görülmelidir, nerelere gidilir mevzuatına girmeyeceğim. Google amca ya sorunca hemen söyleyiveriyor zaten. Yalnız şu var ki İncekaya Su Kemeri, şehirde bulunan 3 kanyondan 2 si, memleketin en büyük mağaralarından olan Mencilis Mağarası, Yörük Köyü vesair yerler şehrin uzağında. Taksi ile gidilebiliyor. Diyeceğim o ki benim bir araba almam şart : )
Hıdırlık Tepesi’nden Safranbolu
Bir ucu şehir meydanına inen, diğer ucu yeni şehire giden bir sokak
Bildiğiniz Safranbolu Evi, en güzel bir tanesi. Ortak bulursam 7 kişi giricem bu eve
Safranbolu hakkında söylenebilecek çok şey var. Hepsinden ötesi de şehrin basbayağı bir ruhu var. Kendini tamamen farklı ve özgün kılan bir mimarisi, yapılanması var. Sonradan planlanan şehirlere teğet geçmez. Varoluşu şu an olduğu gibi sanki. Yüzüne baktığınızda gençliğini görebildiğiniz nineler, dedeler gibi.
Safranbolu’dan doÄŸrudan Amasra’ya giden minibüsler var, ama çok sık deÄŸil bu seferler. Yanılmıyorsam günde 3 kere. Bu sebepten önce Bartın’a, oradan da hemen her 10-15 dakikada bir kalkan minibüslerle gidilebiliyor Amasra’ya. 90 km yılan gibi kıvrılan iniÅŸli çıkışlı yol yaklaşık 2 saat sürüyor. Yol boyunca gördüğüm bir yol yapım çalışması daha vardı, daÄŸları delerek, patlarak filan. Ne olduÄŸunu öğrenemedim henüz.
Kemere Köprüsü’nden ÅŸehrin kuzey kısmı
Yukarıdakinin laciverti
Genel görünüm (Genel görünüm ne la)
Amasra da tamamen kendine has bir memleket. Sevimli, ÅŸirin söyle yeÅŸilinden mavisinden bi yer. Aslında bir ada olan ÅŸehrin kuzeyi Kemere köprüsü ile ÅŸehre baÄŸlanmış. Kale ÅŸehrin bu iki yakasının etrafında dolanıyor. Vaktiyle Fatih Sultan Mehmet’in, fetih için geldiÄŸinde ÅŸehre hakim bir tepeden bakıp “Lala, ÇeÅŸm-i Cihan bu mu ola? (Dünyanın gözbebeÄŸi burası mı?) ” dediÄŸi rivayet ediliyor. E teÅŸbihte hata olmaz…Bir de kale içinde kiliseden dönüştürülen bir cami var ki, enteresan tarafı Fatih’in fetih sonrası kılıcını bıraktığı ve Ramazan aylarında imamların yüzyıllardır hutbeye bu kılıçla çıkıyor oluÅŸu haberlere de konu olmuÅŸ.
Denizi ve plajları gayet temiz, sahil kenarları balık lokantaları ile çevrili, kale içi yani eski yerleşim yerleri tıpkı Safranbolu gibi eski zamanlara çağrışım yapan dar sokaklardan oluşuyor. Şehrin tek ihtiyacı tatilci, yazlıkçı arkadaşların biraz daha sorumlu ve temizliği elden bırakmayan bir tutum içinde olmaları. Onun haricinde yine araba olmadan yaya olarak gidilebilecek Bedesten var, hemen girişte. Yalnız fena halde bakımsız, özensiz. Tanıtım tabelası dahi okunayamacak kadar pas tutmuş vaziyette. Oysa ki okuyabildiğim kadarı ile 2000 yıllık bir geçmişi var imiş Roma devrinde eyalet meclisi olarak kullanılan bu bedestenin.
Velhasılı kelam Amasra sevilmeyecek, iç çekilmeyecek gibi bir yer deÄŸil. Şöyle bol manzara deniz, on numara beÅŸ yıldız olmasa da ÅŸirin ÅŸirin sürüsüne bereket pansiyon, otel de mevcut kalmak isteyenlere. Lakin evvelden yer ayırtmak gerekiyor. Görmeyenler için usuldan(ÅŸiddetle demiyorum arkadaÅŸ) tavsiye edilir. Maksat tatilden ziyade gezip görmek olduÄŸundan akÅŸam döndük…
Son Yorumlar