ArÅŸiv

Buna etikete sahip yazılar; ‘Beren Saat’

Benim Dünyam

Pazar, 03 Kas 2013 3 yorum
Benim Dünyam

Benim Dünyam

(Geniş zaman anlatımının başı)
Varlıklı bir ailenin kızı olan Ela’nın (Beren Saat) iki yaşındayken iÅŸitme ve görme engelli olduÄŸu anlaşılır. Haber aileyi derinden sarsar. Ela büyüdükçe sorunlar da büyür. Akıl hastanesine yatırmak konusunda anne(Ayça Bingöl) direniyor, baba ısrar ediyordur. Tam da bu vakit konuda uzman bir eÄŸitmen-öğretmen olan Mahir hoca (UÄŸur Yücel) çıkar ortaya. Baba ile Mahir hoca arasındaki gerginlik, Ela’nın çaresizliÄŸi, annenin arada kalmışlığı derken Mahir Hoca sonunda baskın gelir ve Ela’ya bir ÅŸeyler öğretebileceÄŸini kanıtlar. Bundan sonrası Mahir hoca ile Ela’nın birlikte yürüyecekleri ve filmin de asıl hikayesi olan uzun bir yoldur.
(Geniş zaman anlatımının sonu)

(Filmi izlememiş olanlar duymamamsı gereken şeyler duyabilir bundan sonra…)

Yazı Tura gibi bir kült filmi ve efsane televizyon dizisi Ä°kinci Bahar‘ı çekmiÅŸ, ama öte taraftan Ejder Kapanı gibi vasat bir filme de imza atmış UÄŸur Yücel televizyon dizileri döneminden sonra televizyon dizisi tadında bir filmle karşımızda. Yekten fikrimi beyan etmiÅŸ oldum. Ki zaten bir filmi yeniden çekmenin esprisi nedir, meçhul bir hikmeti filan mı vardır bilmiyorum, bilen varsa beri gelsin. Geçen sene Özcan Deniz A Moment To Remember‘ı “Evim Sensin” adıyla yeniden çekmiÅŸti. Bu kez UÄŸur Yücel Black‘i “Benim Dünyam” adıyla yeniden çekti. Yine de bir film, sırf bir filmden uyarlama diye kötü olmaz. Ä°yi bile olabilir. Hatta yeterince iyi bir yorum sunarsa küçük ÅŸirinleri bile gösterebilir.

Beren Saat’in görme, iÅŸitme ve dolayısıyla konuÅŸma engelli bir kızı son derece inandırıcı bir ÅŸekilde oynadığını söylemek gerek. Bir de UÄŸur Yücel’in yaÅŸlı Mahir Hoca’yı UÄŸur Yücel gibi oynadığını. Filmin asıl -ve belki de tek- baÅŸarısı ise kostümler ve mekanlarla birlikte biri orta yaÅŸ üzeri, diÄŸeri yaÅŸlı olmak üzere iki Mahir hoca arasındaki geçiÅŸi hakkıyla gerçekleÅŸtirmiÅŸ olmasıdır.

Benim Dünyam

Filmi izlememiÅŸ birinin muhtemel odur ki meraklanacağı en muhim ÅŸey böylesi bir kızın nasıl olup da üniversiteye kabul edilecek denli bir görgü ve bilgiyi edindiÄŸi olsa gerek. Bu, adından da belli olacağı üzere mahir adam, Mahir hocanın elindeki sihirli deÄŸneÄŸi görmek ister insan. Ki filmin başında da bu merak ciddi biçimde besleniyor. Ama o da nesi, koca filmde pilavı kaşıkla yemeÄŸi öğrendiÄŸinden baÅŸkasını göremiyoruz. Sonra birden, üniversiteye kabul edilip edilmeyeceÄŸinin belirleneceÄŸi kurulda kendisine sorulan bir soru üzerine, deÄŸme felsefeciye taÅŸ çıkaracak ÅŸekilde “bilgi” nin tanımını yapan Ela çıkıveriyor karşımıza. Bunlardan baÅŸka bir de Ela’nın iÅŸaret diliyle anlattıklarını kah Mahir Hoca’nın sesli olarak tekrarladığını görüyoruz, kah bir altyazı beliriveriyor. Fena halde sakil. “Yarın öğleden sonra sahildeki çay bahçesine gidelim diyorsun öyle mi ?” Hee olma mı…

Filmin bir diÄŸer eleÅŸtiri hakeden tarafı başından sonuna kadar öğretici, ima etmektense doÄŸrudan söyleyici bir söylemden kurtulamaması. Gösterdikleriyle yetinmeyerek üstüne bir de gösterdiklerinde ne anlattığının altını çizme çabası. Malumdur “Sözün tamamı aptala söylenir”. Ä°ma zekaya hastır. Ä°ma sanattır. Sinema göstermek sanatıdır. Sinema imadır : ) Seyirciye gösterdiÄŸinden ziyade bir de ne anlaması gerektiÄŸini, asıl “çıkarılması gereken” dersin filan ne olduÄŸunu söyleyen düzgün ve vurgulu cümleleri dillendiren dış seslerin sinir bozucu olmaktan baÅŸka bir etkisi yok. Öte taraftan dramın bu kadar halihazırda mevcut olduÄŸu, hikayenin bizatihi son derece dramatik olduÄŸu bir filmde dahi öyle çok matah bir dram da çıkmamış ortaya. Dizilerden az öte, yeÅŸilçamdan çok beri.

UÄŸur Yücel’den çok daha iyilerini bekliyor insan…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail