Eyyub el-Ensari House !
Tam olarak hatırlayamadığım bir hikaye var. Google’da her ne ÅŸekilde arattıysam da bulamadım. Hikaye kabaca şöyle;
Adamın biri devrin alimlerinden biriyle sohbet ederken bir soru sorar. Efendim Kûfe’de kuyuya atılan Peygamber oÄŸlunun adı neydi ? Alim adamın neyi sorduÄŸunu anlar. Ve der ki “Evladım sorun o kadar yanlış ki, neresini düzeltsem bilemedim. Bir kere Kûfe deÄŸil orası Kerbela. Sonra kuyuya atılmadı, kılıçla öldürüldü o. Ayrıca Peygamber’in oÄŸlu da deÄŸil, torunuydu o. Hüseyin…”
Tek kelimeyle ürpertici bir baÅŸlık. Sakil, yakışıksız, hatta tam bir oksimoron. O kadar sorunlu ki neresini düzeltsem, neresine eleÅŸtiri getirsem bilemedim. Bir Türk iÅŸadamı Maldivler’de satın aldığı adaya bir tatil köyü inÅŸaa etmiÅŸ. Ä°slami usül ve kaidelere uygun olduÄŸunu iddia ediyor. Reklamını da bu ÅŸekilde yapıyor. Cüretsiz, hadsiz, sahtekarca olduÄŸu kadar ahlaksız bir kapitalizm de taşıyor bu reklamlar. Sirke kübü sirke sızdırıyor.
“Herkes Maldivler’e gidiyor, siz de alın siz de gidin” diyor,
“Herkes Maldivler’e gidecek” diyor,
“Düne kadar Maldiv Adaları’nda tatil yapmayı sadece hayal ederdik. Zamazingo ÅŸirketi hayalleri gerçeÄŸe dönüştürmede her zamanki gibi sınır tanımadığını yine gösterdi!” diyor.
Düpedüz günümüzün ahlaksız kapitalizm zihniyeti bu. Konformist bile, hedonist hatta. Ne pahasına olursa olsun satmak isteyen kafa bu. Herkesin herÅŸeyi yapabileceÄŸini, isteyebileceÄŸini ve sahip olabileceÄŸini pompalayan, “ölümüne tüketin ulan” diyen zihin bu. Hiç yabancı deÄŸil ki. Bildik biz sizi. Tanıdık. O zaman o Eyyub el-Ensari ne ? Neyin kafası bu, neyin dumanı ? Ki o sahabe, hani o sizin satmayı düşündüğünüz konforundan, pohpohladığınız zevklerinden bütünüyle vazgeçerek, vatanından binlerce kilometre ötelerde, Ä°stanbul’da hiç bir ÅŸeyi olmayarak, bir ideal uÄŸruna ÅŸehit olmuÅŸtur.
Üç kuruÅŸluk ahlakınız ve beÅŸ kuruÅŸluk aklınızla hitap ettiÄŸinizi düşündüğünüz insanların, pardon “hedef kitle” nin sıradan bir mensubu, bir müslüman olarak toptan reddediyorum söylemlerinizi, tasvir ettiÄŸiniz o hayali. Yok öyle bir hayalimiz. Peygamber yoldaşını reklamınızın odağı, ürününüzün nesnesi haline getirmenizi ve onun ismini karlılığınıza payanda etme fikrinizi ÅŸaÅŸkınlıklar içerisinde izliyoruz, esefle hatta mümkün olsa uçan tekme atarak kınıyoruz.
“YetmiÅŸ dokuzun kışıydı,
Sertti, soÄŸuktu
İstanbul’a kar yağıyordu..
Kömür yanıyordu sobalarda
Geceleri polisler, bekçiler oluyordu..
Bir de biz oluyorduk
Ölümüne üşüyorduk ha
Yalan yok polisler de üşüyordu
…”
“Batsın bu dünya, sende mi leyla, itirazım var yalana dolana
Ve ben böyle dolana dolana
Ellerim cebimde dudağımda ıslığım, başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Orhan Veli tadında basıp voleyi yürüyeceğim hayatın sonuna kadar
Hiç tasalanmayın abiler
Paramız yoksa da haysiyetimiz var…
…”
gibi efsane dizelerin sahibi Ä°brahim Sadri’nin bu reklamı seslendirmekten imtina etmemiÅŸ olması, “yapmayı tercih etmiÅŸ” olması da ayrı bir kahır sebebi.
Son Yorumlar