ArÅŸiv

Buna etikete sahip yazılar; ‘Woody Allen’

To Rome With Love (Roma’ya Sevgilerle)

PerÅŸembe, 04 Eki 2012 2 yorum

Bir filmi hakkında böyle bir yazı yazacağımı düşündüğüm adam değildi kendisi, Woody Allen. Son filmi To Rome With Love, çoğunlukla olduğu gibi yazıp, yönetip, oynadığı ve Manhattan, Midnight in Paris veya Vicky Cristina Barcelona gibi bir şehri başrole taşıdığı filmlerinden. Ki dilerim ölmeden bu seriye bir de içinde İstanbul geçen bir film ekler.

Film dört farklı hikayeyi barındırıyor. Woody Allen’ın da içinde bulunduÄŸu hikaye, Amerikalı turist bir kız ile Ä°talyan bir gencin arasında baÅŸlayan aÅŸkın ve daha ziyade ailelerinin tanışmasının hikayesi. Ä°kincisi bir orta direk vatandaşın şöhret hikayesi. Ki bu hikayede Ä°talyan medyasına büyük bir gönderme olsa gerek. Bu kadar aptal bir medya göstermenin baÅŸka bir izahı olamaz. Üçüncüsü evlenmek üzere olan bir çiftin birbirlerini aldatma hikayeleri. Dördüncüsü de, ki asıl ve en ilginç olan hikaye, mimarlık okuyan bir gencin kız arkadaşının uçuk, entel veya en azından öyle gözüken arkadaşına aşık olmasının hikayesi.

İçinde birden çok hikayenin paralel olarak anlatıldığı benzer filmlerden görüp de öylesi bir beklenti içinde girdiÄŸimiz gibi hikayeler bir noktada birleÅŸmiyor. Birbirlerinden habersiz olarak sadece seyircinin bildiÄŸi bir ortak noktaları da yok. Ä°lla da böyle bir ortaklıkları, kesiÅŸim noktaları olması da gerekmiyor zaten. Yalnız yine de film içinde bir bütünlük oluÅŸturması gerek, bir anlam bütünlüğü ifade etmeli en azından. Birbirinden tamamen farklı, derdi tasası ayrı, her birinin içine aÅŸk ve Roma serpiÅŸtirilmiÅŸ bambaÅŸka hikayeler. Birinde aÅŸk, birinde aldatma, birinde şöhret, birinde kültür farklılıklarının baskın unsur olduÄŸu hikayeler. Sanki dört filmi tek film çatısı altında toplamak gibi bir kastı varmış gibi. Bir roman olduÄŸunu sandığınız ama okuyunca ayrı ayrı hikayelerden, anlatılardan oluÅŸtuÄŸunu gördüğünüz kitap gibi. Ya da köşe yazılarının derlenip toplandığı kitap gibi. Gibi gibi…

Ä°ÅŸlediÄŸi konular üzerine, aÅŸk üzerine söyleyip anlatabildiÄŸi, gösterebildiÄŸi çok farklı veya sarsıcı bir ÅŸeyi yok filmin. Woody Allen tarzı, kahkahaya boÄŸmayan, ama gülümseten türde yerli yerinde espriler, ÅŸakalar filmin tadı tuzu olmuÅŸ. Bir de filmin müziklerinin anlatım sürekliliÄŸine katkısı olmuÅŸ, eÄŸlenceli ve tempolu bir hava vermiÅŸ. E tabi bir de Roma…

The Social Network‘deki Mark Zuckerberg rolü ve Mark Zuckerberg’e olan fiziksel benzerliÄŸinden dolayı akıllarda böyle yer eden Jesse Eisenberg, güzelliÄŸi hiç bir ÅŸekilde süs, abartı, ÅŸatafat gerektirmeyen ve ne zaman böylesi bir makyaj ve kostüm gerektiren bir rolde görsem hayıflandığım Penelope Cruz, ve artık yaÅŸlanmış olsa da her zamanki bildiÄŸimiz mimikleriyle, nevrotik, takıntılı adam Woody Allen oyunculuklarıyla filme deÄŸer ve tabi seyir zevki katmışlar.

Bu arada filmde bahsi geçen terim “Ozymandias Melancholy” ÅŸurada söylendiÄŸine göre Woody Allen’ın Stardust Memories‘i çekerken icat ettiÄŸi bir terimmiÅŸ. Ä°ngiliz bir ÅŸairin ÅŸiiri imiÅŸ Ozymandias. Aynı zamanda II.Ramses’in Yunancadaki karşılığı. Kralın yaptırdığı devasa bir heykelin üzerinde Türkçe’ye ;


Ben Ozymandias’ım, krallar kralı
Åžu yaptıklarıma bak; sen, güçlü olan, ve ümitsizliÄŸe kapıl!”

ÅŸeklinde çevirilen Kral’a ait sözler ve bunların devamında da;


“Oysa geriye hiçbir ÅŸey kalmamıştır, gezin çürümüş
O devasa harabeyi, uçsuz bucaksız ve çıplak
Yalnız ve dümdüz kum alabildiÄŸine uzanır”

dizeleri geliyor. Velhasılıkelam; ÅŸair “bütün ihtiÅŸamına, gücüne, baÅŸarına raÄŸmen dünyada yoksun artık, hiç bir ÅŸekilde hem de, dünya sana kalmadı” demeye getiriyor: ) “Ozymandias Melancholy” de sanırım bu durumun, bu fanilik, gelip geçicilik hissinin zaman zaman insanı içine sürükleyebildiÄŸi melankolik ruh halini ifade ediyor.

Bir Woody Allen sever olarak çok da izlenilebilir diyemem, ki üzücü bir durum. Ama yine de film sinemanın eÄŸlence misyonunun üstesinden gelmiÅŸ. Romantik komedi türünde sürüsüne bereket vasat ve altı, kötü ve daha kötüsü, berbat ve ötesi film, sürüsüne bereket giÅŸe yaparken, kanımca To Rome With Love izlenebilir olanlar tarafında yer alır yine de…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Broadway Danny Rose

Çarşamba, 08 Ağu 2012 Yorum yapılmamış

Broadway Danny Rose


Woody Allen‘ın çok da kıymeti bilinmemiÅŸ filmlerinden bir tanesi olduÄŸunu anladım izledikten sonra. Kıymetinin bilinmediÄŸi IMDB’de kullanılan oy, yapılan yorum ve kritik sayısından, tabi bir de Google’da filmi arattığınızda özgün içerikli pek bir sonuç gelmemesinden belli.

Film Danny Rose adında bir menajerin başına gelen komik ve bir o kadar trajik bir hikayeyi anlatıyor. Dolayısıyla trajikomik. Film bir lokantada eskilerden konuÅŸan bir grubun Danny Rose’a dair anlattıkları küçük komik hikayelerle baÅŸlıyor. Sonrasında esas hikayeye geçiliyor. Danny Rose orta halli bir menajerdir. Danny’nin menajerliÄŸini yaptığı üst düzey bir yıldız veya sanatçı da yoktur. Ve beraber çalıştığı sanatçılardan bu orta halin üzerine çıkacak gibi olanlar, kendilerine sınıf atlatacaklarını düşündükleri yeni bir menajer ile yollarına devam etmektedirler. Tipik bir kaybedendir Danny Rose. MenajerliÄŸini yaptığı Lou Canova adında yıldızı parlayan ve sınıf atlamak üzere olan ÅŸarkıcı ile onun sevgilisi Tina Vitale arasındaki iliÅŸkiye dahil olan Danny Rose hayatının macerasını yaÅŸar.

Hikayenin trajikomikliÄŸi filmin sonuna doÄŸru dinleyenlerden birinin esas hikayeyi anlatan adama “Bu hikayenin komik olması gerekmiyor muydu ?” diye sorulan soruda gösteriyor kendini. Ve Danny Rose’un filmde bilmem kaç kere tekrar ettiÄŸi ikircikli, kaygılı ve biraz paranoyak replik “Bu kavram kargaÅŸasına bir açıklık getirebilir miyim ?” aslında Woody Allen’ın kendi kiÅŸiliÄŸi ile Danny Rose karakterinin birbirine ne kadar benzediÄŸini de gösteriyor gibi. Filmlerine kendi hayatından ve karakterinden çokça ÅŸey dahil eden Woody Allen’ın “Manhattan” ile beraber kendini en çok iÅŸaret ettiÄŸi filmiymiÅŸ gibi geldi bana. Hikayenin komedi unsurları ise tam olarak Woody Allen’ın kendine has espirilerinden oluÅŸuyor. Kahkahaya boÄŸmayan ama içten gülümseten zekice espiriler. (Artistlik olsun diye deÄŸil, hakikaten öyle : ) )

Filmin müzikleri arasında özellikle Lou Canova karakterinin seslendirdiÄŸi “Agita” çok sevimli bir ÅŸarkı. Enstrümental versiyonları da filmin içinde de sık sık kullanılmış. Ayrıca film En Ä°yi Yönetmen ve En Ä°yi Senaryo dallarında Oscar’a aday da olmuÅŸ. Kazanamamış gerçi, olsun ziyanı yok, gönlümüzde yer etmiÅŸtir. Kendine has senaryosu, dolu dolu diyalogları ile izlemeye deÄŸer, hatta tekrar izlenebilecek filmlerden. Ayrıca filmin içindeki nostalji havasına uygun olarak siyah beyaz çekilmiÅŸ olması gayet yakışık almış.

Bu arada dipnot olarak geçeyim. Filmden ilginç iki detay; “Turkish pillows” ve “Turkish whorehouse” tabirleri. Hadi yastıkları anladık da genelevlerinin Türk oluÅŸunun nesine atıfta bulunulduÄŸuna dair bir fikir edinemedim. Türkçe altyazıda “Turkish whorehouse” için “harem” karşılığının kullanılması da apayrı bir dengesizlik örneÄŸi.

Nihai olarak, izlenilebilir hatta izlenilsin…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

Annie Hall , Manhattan ve Woddy Allen

Cumartesi, 25 Şub 2012 Yorum yapılmamış

Geçenlerde peÅŸpeÅŸe izledim Woody Allen’ın yazıp, yönetip, oynadığı iki filmi. Annie Hall ve Manhattan. (Hatta “ustalara saygı kuÅŸağı” tribine girip bugün yine bir Woody Allen filmi Hannah and Her Sisters‘ı izleyeceÄŸim, ama konumuz o deÄŸil : ) ).

Ä°ÅŸledikleri konu, iÅŸleyiÅŸ biçimleri olarak birbirine çok benzeyen, derdi tasası ortak iki film. Hani bir nevi çift yumurta ikizi gibi. Aralarında iki yıl fark var yalnız. Birincisi Annie Hall ile en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini almış. Manhattan da iki dalda aday olmuÅŸ. Annie Hall ile ilgili bir diÄŸer dip not da Wiki’den;

Annie Hall”, 1992 yılında Amerika BirleÅŸik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film ArÅŸivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiÅŸtir.

Manhattan ile ilgili ilginç olansa (ÅŸuradan öğrendiÄŸim kadarıyla) kendisi ile ilgili çekilen bir belgeselde bu filmi hiç sevmediÄŸini, hatta yapımcılara bu filmi yok edip, yenisini bedavaya çekebileceÄŸini söylemiÅŸ olması. Hani evlatlıktan reddetmiÅŸ bir nevi. Gerekçesi kendince hiç de fena sayılmaz; “Hayatımın bu zamanında yapabildiÄŸim en iyi film buysa, bana film çekmem için para ödememeliler”.

Annie Hall Manhattan

Her iki filmin de senaryosu dolu dolu, düşündüren, hayata dair anlamlı birikimlerin eseri olduğu belli olan, peşinden sürükleyen ve alt yazıları takip ederken aklınızı evvelki diyaloglarda bıraktıran türde. Alıntıladığı düşünürlerin, yazarların söylemlerini film içerisine fena halde şık bir biçimde serpiştirebilmiş. Kadın erkek ilişkisini dibine kadar sorgulamış, sonra arada arada da bütün bu sorgulamalara kendi yaptığı müthiş tespitlerle cevap vermiş. Derdini, neyi anlatmak istiyorsa işte onu tam olarak anlatmayı başarabilmiş kısacası. İnsanlığın en büyük gelgitlerinden olan bir meseleyi ele alış şekilleriyle de geçerliliğini hiçbir zaman yitirmeyecek filmlerden olmuşlar.

Kitaplar vardır, filmler vardır hani yazarın, yönetmenin derdini anlatamadığını, evet bir çabası olduğunu hissetsen de anlayamazsın, çekmez seni içine. Veremediği, anlatamadığı bir şeyler olduğu besbellidir. Ya yeterince vurucu değildir, ya fazlaca vurur. Ya eksik kalmıştır kimi tarafları, ya da ipin ucu kaçmıştır. Bu iki film işte tam olarak bunun aksi. Olmuş, yakışmış, döktürmüş.

Hele hele Woody Allen Annie Hall’ un başında ve sonunda kameranın tam karşısına geçip iki küçük hikaye anlatır ki, ÅŸimdi burada söyleyip de izlememiÅŸ olanlara küfretmeyeceÄŸim tabi : ), film o iki ana fikir üzerine seyreder ve biri hayata, diÄŸeri ikili iliÅŸkilere dair müthiÅŸ iki tespittir. Filmin başında ve sonunda net bir ÅŸekilde çizmiÅŸtir aslında çerçeveyi. O iki hikaye arasında dokunmuÅŸtur film.

Sırf beni üzerine bir şeyler karalamaya veya düşünmeye itmiş olmaları, üzerinde konuşacak arkadaş aratıyor olmaları dahi yeterlidir kanımca. Filmlerin detaylı analizini teknikçi arkadaşlara bırakıyorum : ) İçim ferah bir şekilde tavsiye edebilirim. İzlenilsin efendim.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail
Kategoriler:Sinema Etiketler:, ,